VOLKAN BEY'DEN İLGİNÇ BİR OLAYIN ÖYKÜSÜ (3)
Pazar, 13 Aralık 2015 00:00

VOLKAN BEY'DEN İLGİNÇ BİR OLAYIN ÖYKÜSÜ (3)

(...dünden devam)

Allah’a binlerce ve binlerce şükrolsun. İnsan böyle dar zamanlarda Allah’a daha bir gönülden ve bütün içtenliğiyle yalvarıyor: Gemiye bindikleri zaman (bir fırtınaya yakalanıp tehlikeli bir durumla karşı karşı kalınca) dini yalnız Allah’a hâlis kılarak O’na yalvarırlar. Fakat (Allah) onları kurtarıp karaya çıkarınca hemen O’na ortak koşarlar.”

Şimdi biraz daha gerilere gidip, maddî açıdan sıkıntı içinde bulunduğum talebelik yıllarımdan bir anımı anlatacağım:

Yıl 1961, Ankara İlâhiyat Fakültesinin birinci sınıfında öğrenciyim. İkişerefeli Câmiine de imam olarak atandım. Şubat ayı idi. Câmi civarında 125 liraya iki gözlü bir ev kiraladım. Göreve başlayalı henüz iki gün olmuştu, Ramazan da girdi. Talebelik ma‘lûm, biraz sıkıntım var ama kimse durumumu bilmiyor. Cemâati de tanımıyorum.

Bir gün akşama doğru eve geldim. Hanım, Bekir Bey adında birinin bir taşıyıcı ile, Ramazana yetecek kadar erzak göndermiş olduğunu söyledi. Bekir Bey, cemâatten biri, yeni tanışmışız. Benim evimin durumunu bilmediği gibi henüz adımı da bilmiyor.

Ertesi gün sabah namazında Bekir Bey’i gördüm:

– Amca, beni çok mahcûbettiniz, niçin onları gönderdiniz, ben cidden çok utanıyorum, dedim. Adam ağlamaklı bir sesle dedi ki:

– Hayır, sen hiç mahcubolma. O senin kendi nasîbin. Ben bu gece sahurdan sonra yattım, şöyle bir ses işittim:

– Süleyman Efendi’ye erzak gönder!

Senin adının Süleyman olduğunu bilmiyordum;

– Süleyman Efendi kim? dedim.

– Canım bu câmi‘in hocası Süleyman Efendi, dediler.

Uyanınca bunun bana verilmiş bir görev olduğunu anladım. Sen onları kabul etmekle beni ne kadar memnun ettiğini bilemezsin. Çünkü kabul etmeseydin, bana verilmiş olan ma‘nevî bir görevi yapamamanın üzüntüsü içinde kalırdım.

Şimdi Hakk’ın rahmetine kavuşmuş olan bu zâtın, nûr içinde yatmasını Cenabı Hak'tan dilerim.

Üniversitede, bir doçent arkadaşım, kamyon şoförlüğü yapan Artvinli Kadir isimli bir kişinin, kendisine anlattığı şu olayı aktardı:

“Bir gece yalnız başıma Yûsufeli yakınlarındaki, Tortum baraj gölünün yanından geçerken uyumuşum. Yanıbaşımda bir kızın oturmakta olduğunu görüyo­rum. Kulağımdan tutan kızın, “Sağ-dan git, soldan git!” gibi komutlarla beni yön­lendirdiğini gördüm. Kıza:

– Beni öper misin? dedim.

– Ben meleğim, sana yardım etmek istiyorum, frene bas! Yoksa uçurumdan uçacaksın! dedi.

Frene basmışım, tam o sırada kendime geldim. Gerçekten o anda frene bas­mamış olsaydım, uçurumdan uçup parçalanmış olacaktım.”

***