KÂİNATIN EFENDİSİ SÖYLEMİ KUR'ÂN MESAJINA UYAR MI?
Perşembe, 29 Ekim 2015 00:00

KÂİNATIN EFENDİSİ SÖYLEMİ KUR'ÂN MESAJINA UYAR MI?

Çok değerli Hocam; bugünkü cuma vaazında imam, kâinatın efendisi peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) diye başlayarak sözlerine devam etti. Bu ifade şirk sayılır mı? Şirk sayılırsa böyle kişilerin kıldırdığı namaz caiz mi? Soruma cevap vermenizi rica ederim. Sevgi ve saygılar Hocam...

Cevap: Bu söz doğru bir söz değil ama Müslümanlar bunu inanç haline getirmişlerdir. Kâinatın efendisi, sahibi, mevlâsı yüce Allah'tan başkası değildir. Bu sözü söyleyen insan, bilmeyerek söylüyor, bilse herhalde söylemez. Aslında bu söz, Allah'ın elçisi olan Hz. Muhammed'i, Allah yerine koymak anlamına gelir. Onun kastı bu değildir, onun kastı Hz. Peygamber'in, insanların en değerlisi, bütün yaratıkların en şereflisi olduğunu belirtmektir. Hemen bütün Müslümanlar bu kanaattedir ama bu Kur'an'ın anlattığı tevhide uymaz. Çünkü Kur'ân, meleklerin insanlardan üstün olduğunu, Hz. Muhammed'in de vahiy meleği Cebrail'in direktifinde bulunduğunu belirtmektedir. İşte Necm Suresinde Hz. Muhammed ile vahiy meleği arasındaki ilişki şöyle anlatılır:

"1- Aşağı kayan yıldıza andolsun ki:

2- Arkadaşınız sapmadı, azmadı.

3- O hevâ'dan konuşmaz.

4- O(nun okuduğu Kur'ân) kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir.

5- Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti;

6- Üstün akıl sâhibi (melek). Doğruldu;

7- Kendisi yüksek ufukta iken.

8- Sonra yaklaştı, (yere doğru) sarktı.

9- (Muhammed ile arasındaki mesafe) İki yay uzunluğu kadar, yahut daha az kaldı.

10- Kuluna, vahyettiğini vahyetti."

Birinci âyette geçen هَوَى (hevâ) düşmek, kaymak, inmek ve çıkmak anlamlarına gelir. Kanâ‘atimize göre burada inmek anlamındadır. Çünkü yıldız ile, Hz. Peygamber’e inen melek veya Kur’ân arasında güçlü bir ilgi ve uyum kurulmuştur. Peygamber’e inen meleğin veya Kur’ân’ın gökten inen yıldız gibi parlak ve ışık verici olduğu anlatılmak istenmiştir. Asıl hevâ düşmek, kaymak anlamında olduğundan, وَالنَّجْمِ إذَا هَوَى"Kayan yıldıza andolsun" demektir. Ancak bu kayma, ufuktan yere doğru olduğundan biz âyeti, "Aşağı kayan" şeklinde çevirmeyi uygun gördük.

Son âyette Hz. Muhammed'in, vahiy meleği Cebrail'in kulu olduğu, yani onun emir ve direktifi altında bulunduğu ifade edilmektedir. Ayrıca En'am Suresinde Hz. Muhammed'in melek olmadığı, ancak meleğe tabi olduğu vurgulanmaktadır: "De ki: 'Ben size, Allah’ın hazîneleri yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmem. Size 'Ben meleğim' de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum.' De ki: 'Körle, gören bir olur mu? Düşünmüyor musunuz?'" (En'âm: 50)

"Eğer dönerlerse, bilin ki Allah sizin mevlânız (efendiniz, sâhibinizdir). O, ne güzel mevlâ, ne güzel yardımcıdır!" (Enfal: 40)

"Bu böyledir, çünkü Allah inananların mevlâsıdır. Kâfirlerin ise mevlâsı yoktur." (Muhammed: 11)

"İşte orada her can, geçmişte yaptıklarını dener (yaptıklarının yararını ve zararını görür). Gerçek mevlâları olan Allah'a döndürülürler ve uydurdukları şeyler, kendilerinden kaybolup gider." (Yunus: 30)

"Sonra o(ca)nlar, gerçek mevlâları olan Allah’a döndü(rülüp götü)rülürler. Doğrusu hüküm,yalnız O’nundur; O, hesap görenlerin en çabuğudur." (En'âm: 62)

Âyetler gerçek mevlânın, yani efendinin, sahibin, koruyucunun Allah olduğunu böyle açıklıkla vurgularken hâlâ Hz. Muhammed'in, kâinatın efendisi yani padişahı olduğunu söylemenin anlamı kalır mı ve böyle bir söz Kur'ân mesajıyla bağdaşır mı? Ama kime ne diyeceksin? Sadece o imam değil, onların en büyükleri de aynı şeyleri söyleyip dururlar. İsterseniz şu Kandil konuşmalarını bir dinleyin. O zaman bu söylemin nasıl bir boyut kazandığını ve insanların Kur'ân mesajından nasıl uzaklaştırıldığını görür ve anlarsınız.