ALLAH'IN YARATIŞINI DEĞİŞTİRMEK (3)
Çarşamba, 21 Ekim 2015 00:00

ALLAH'IN YARATIŞINI DEĞİŞTİRMEK (3)

(...dünden devam)

Allah'ın yaratışını değiştirme hakkında çeşitli sahabe ve tabiûna atfedilen tefsirler vardır. Bunlara göre Allah'ın insanlığa uygun gördüğü tevhîd dinini değiş­tirmek, Allah'ın yaratışını değiştirmek olduğu gibi hayvanların kulaklarını kesmek, uzuvlarını sakatlamak, insanın tabii güzelliğini bozmak, kadının erkeğe, erkeğin kadına benzemesi gibi şeyler, hep Allah'ın yaratışını değiştirmektir.

Âyet, şeytanın insanın içine attığı, doğal durumu değiştirecek tezyinattan ka­çınmayı gerekli kılmıştır. Kadî Beydâvî bu âyet üzerinde şöyle diyor: "Yani yüzünü, suret ve sıfatını değiştirecekler, demektir. Hâmî'nin gözünü çıkarmak, köleleri kısır­laştırmak, döğüm yapmak, dişleri kesip inceltmek, livâta, sevicilik, güneşe ve aya tapmak, Allah'ın fıtratı olan İslâmı değiştirmek, hep Allah'ın yaratmasını değiştir­medir." (Envâru't-Tenzîl, âyetin tefsîri)

Hz. Peygamber (s.a.v.)in, hayvanları ve insanları iğdiş etmeden menettiği gibi (Müsned: 2/24) dövme yapanlara, yaptıranlara, yüzünün kıllarını çekenlere de lânet ettiği rivayet edilir (Buhârî, Tefsîr, Hadîd Sûresi).

Hayvanların ve insanların kısırlaştırılması, Allah'ın yaratışına aykırıdır. Neslin devamı için Allah'ın açtığı üreme yollarını kapatmaktır. Aynı şekilde bugün ortaya çıkan tüp bebek de kanımızca Allah'ın yaratma yoluna aykırıdır. Kulak dilme, hayvanı sakatlamaktır. Dövme yapma da insanı güzelleştirmez, çirkinleştirir. Böyle hayvanları ve insanları sakatlayan, tabii güzelliği bozan işlemler, âyetin delâletiyle haram olduğu gibi hadîsi şerîflerle de menedilmiştir.

Ancak yüzün kıllarını çekmek gibi özellikle kadınların yaptıkları bazı tezyinat işlemlerini, haram sayan hadîslerin sıhhati üzerinde düşünmek gerekir. Çünkü güzel­leşme, bilhassa kadının tabii ihtiyacıdır. Allah'ın Elçisi, yas zamanı dışında kadınların süslenmelerine müsaade buyurmuştur. Bu konuda Hz. Aişe'nin rivayet ettiği bir hadîs ilginçtir:

Hz. Peygamber (s.a.v.), sakalını sarıya boyardı (Ebû Dâvûd, Libâs, bâb fi'l-mesbûği bi's-Sufrati) Bir yere gitmiş olan kimse­nin, evine geceleyin aniden çıkıp gelmesini hoş görmez, kadınlara taranma, süslenme fırsatı tanınmasını emrederdi. (Buhârî, Nikâh: bâb lâ yatruk ehlehû leylen; Müslim, İmâret: h. 180) Câbir ibn Abdullah, diyor ki: "Biz Allah'ın Elçisi ile beraber bir gazâdan döndük. Medine'ye geldiğimizde evimize gitmek istedik. Buyurdu ki: 'Durunuz, yatsı vakti evlerimize girelim ki saçı tozlanmış, karışmış olan kadınlar taransınlar, kocası yanında bulunmayan kadınlar, kıllarını gidersinler.” (Müslim, İmâret, b. 56, h. 181)

Demek ki âyette kötü görülen şey, süslenmek, güzelleşmek değil, Allah'ın yaratışını değiştirecek biçimde doğal durumu bozmak, tabii güzelliği çirkinleştir­mektir. Bazı kimseler, güzelleşeceğim derken yüzlerine âdeta kilolarca boya, allık, pulluk sürer, çeşitli kerih kokularla âdeta insanı tiksindirecek biçime sokarlar kendilerini. İşte bu, güzelleşmek değil, kişinin şahsiyetini bozması, şahsiyyetinden kaçmasıdır. Yoksa her insanın bir güzel tarafı, kendine özgü bir kişiliği vardır. İşte onu değiştirecek şekilde değil, fakat güzelleştirecek biçimde süslenmek mübahtır, hattâ teşvik edilmiştir.

Eşyanın doğasını değiştirmek, şeytanın telkinidir. Şeytanın telkinine uyanlar, şeytana boyun eğenler, onun ardına takılıp cehenneme giderler. Ama inanıp Allah'ın emirleri uyarınca hareket edenler de ebedî cennetlere ulaşırlar. Bu, Allah'ın verdiği sözdür. Allah, sözünden caymaz, va'dini mutlaka yerine getirir.

***