BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN (3)
Cumartesi, 26 Eylül 2015 00:00

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN (3)

(...dünden devam)

MAALESEF TERÖR BELASI, ÜLKEMİZDE HUZUR DİYE BİR ŞEY BIRAKMIYOR

Bayramlarda sevinmemiz, neş'e dolmamız, huzurlu olmamız gerekir ama her gün bu kadar polis ve bu kadar asker şehîd düşerken mutlu olunabilir mi? gönülden sevinmek elde mi? İslâm Dini barış, kardeşlik dinidir. Maalesef yurdumuzun bir kesiminde masum kanı akıtılmaktadır. Barajlara saldırılmakta, halk için yapılan tesisler, ekmek parasını kazanmak için yollara düşen Tırlar yakılmakta, hasılı kardeş kanı dökülmektedir. Kim yapıyor bunu, niçin yapıyor? Belli değil. Nedir istedikleri? Bu memlekette ayırım var mı? Herkes aynı haklara sahip. Herkes her mevkiye gelebiliyor. Okursa vali oluyor, paşa oluyor, milletvekili oluyor, cumhurbaşkanı olabiliyor. Ve herkes anadilini rahatça konuşabiliyor, isterse anadilinde kurs ve okul açabiliyor.

Ben yürüdüm o yolları, Van'dan Bitlis'e gittim. Elazığ'dan Diyarbekir'e, Mardin'e gittim, sonra Urfa'ya uzandım. Devlet oralara öyle yollar yapmış ki kimi batı kentlerinde o yollar yok.

O halde nedir istenen? Ayrı bir devlet kurmak mı? İşte buna müsaade edilmez. Batılılar, Osmanlı'yı parçalayarak yirmiden fazla devlet ürettiler. Kala kala elimizde Anadolu kaldı. Onu da bölmek istiyorlar. Buna kim razı olur? Acaba Kürt halkı böyle bölünmek, parçalanmak ister mi? Ben o halkın böyle bir şey isteyeceğini hiç sanmıyorum. Herhalde kimse İstanbul'a pasaportla gelmek istemez. İsteyen her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yurdun her yerinde oturabilir, iş kurabilir, özgürce seyahat edebilir, iş bulup çalışabilir. Böyle bir birlik, azadelik varken bölünmek niye, kimin işine yarayacak?

Polis niçin öldürülüyor? Onun görevi vatandaşın huzur ve güvenini sağlamak. Asker niçin öldürülür? Onun görevi vatanın birliğini ve bağımsızlığını korumak. Öldürülenlerin çoğu da Kürt. Biraz Allah korkusu olan, kalleşçe tuzaklar kurup her gün beş on polisi veya askeri hunharca öldürebilir mi? O polislerin kimi Anadolu'nun batısından, kimi de Diyarbekir'den, Mardin'den, Nusaybin'den, yani Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan. Yani çoğu Kürt ırkından.

Devletin görevi güveni sağlamak, haksız yere saldırıp kan dökenleri yakalayıp cezalandırmak. Ama devletin askerine kurşun sıkanlara misliyle mukabele etmek gerekir.

Bu yazıyı yazdığım akşam bir CHP milletvekili, TV. ekranında, devletin güvenlik güçlerini kastederek "Sizin öldürmeğe hakkınız yoktur" demişti. Bu ne demek? Yani terörist uzun namlulu silahlarla polisi öldürecek, askeri öldürecek; Ama devlet eli kolu bağlı kalacak, ses çıkarmayacak öyle mi? Efendim suçluyu yakalayıp mahkeme etsinler. İyi ama suçlu yakalanmıyor ki. Yakalamak isteyenlere silahla cevap veriyor, pusu kurarak, tuzak kurarak öldürüyor. Elbette yakalanan veya teslim olan kimseler öldürülmez, mahkemenin hükmü ne ise uygulanır. Ama teslim olmuyor, kurduğu tuzakla karşılık veriyorsa onun cezası da misliyle mukabeledir. Mukabele-i bilmisil meşru bir haktır. Bu münasebetle İslâm'ın terörizm hakkındaki cezasını açıklamak istiyorum:

(devamı yarın..)