HASTA YÜREKLİLER KİMLERDİR? (1)
Cumartesi, 12 Eylül 2015 00:00

HASTA YÜREKLİLER KİMLERDİR? (1)

Cevap: inançsızlar üç gruba ayrılır: Kâfirler, münafıklar ve hastayürekliler. Kâfirler katıksız inançsızlar olup inanmadıklarını da açıkça söyleyenlerdir. Münafıklar gönülden inanmayıp inanmış görünenlerdir. Bunlar Müslüman gibi görünüp ellerinden geldiğince İslâm'ı baltalamaya çalışan insanlardır. Bunlar içinde bir grup da vardır ki bunlar katıksız münafık değillerdir. Zaman zaman inanıp en ufak bir menfaat kaybı durumunda kuşkuya düşen, kâh inanıp kâh inkâra düşen insanlardır. İşte münafıkların çoğu bu üçüncü gruptandır. Bunların durumu Bakara 17-19'nci âyetlerde tasvir edilmektedir:

"16 - İşte onlar o kimselerdir ki, hidâyet karşılığında sapıklığı satın aldılar da ticaretleri kâr etmedi, doğru yolu da bulamadılar. 17- Onların durumu, tıpkı şuna benzer ki, (aydınlanmak için) bir ateş yakmak istedi. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz, Allah onların nurunu giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler. 18- (Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar (Hakk'a) dönmezler. 19- Ya da (onlar), gökten boşalan, içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuş) gibi(dirler). Yıldırım seslerinden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar; oysa Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır. "

Münâfıkların, ma'nevî ışık olan Kur'ân karşısındaki durumlarını anlatan bu âyetlerde kastedilen karanlıklar, kuşku ve ikiyüzlülük karanlığıdır. Ra'd (gök gürültüsü), kalbleri rahatsız eden korkuyu temsil eder. Münâfıklar, sürekli bir korku içindedirler. "Her bağırtıyı kendi aleyhlerinde sanırlar.” (Münâfikun Sûresi: 4) Karanlık, gürültülü, korkunç durum içinde ara sıra parlayan simşek de onların kalblerinde zaman zaman beliren îmân ısığıdır. Nûr olan Kur'ân, nerdeyse onların gözlerini kapıverecek derecede parlaktır. Kalblerinde îman ışığı doğup çevreyi aydınlatınca onun ışığında biraz yürürler ama kuşku ve nifak bulutları, kalblerindeki nuru kapatınca karanlık içinde kalırlar.

Ateşin ışığı, güneş gibi ufukları aydınlatmakta ama onlar, ma'nevî duyuları köreldiği için çevreyi ışığa boğan nûru göremez olmuşlardır. Onların hâli dünyada böyle olduğu gibi âhirette de böyledir. Âhirette, herkese imanına göre nûr verilir. Kiminin nûru, kilometrelerce yürümesine yeter. Kiminin nûru, kâh doğar, kâh söner; kimi sırat (cennete giden yol) üzerinde kâh yürür, kâh durur. Kiminin nûru da tamamen söner. İşte bunlar hâlis münâfıklardır. Yüce Allah, onlar hakkında şöyle buyurmuştur: "O gün münâfık erkekler ve münâfık kadınlar (sür'atle cennete gitmekte olan) mü'­minlere derler ki: '(Ne olur) bize bakın da sizin nurunuzdan alalım' Onlara: 'Arkanıza dönün de nur arayın' denilir.” (Hadîd Sûresi: 13)

Müminler hakkında da şöyle buyurmuştur: “O gün inanan erkek ve kadınları görürsün ki nurları, önlerinde ve sağlarında koşuyor. (kendilerine): 'Bugün müjdeniz, altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedî kalacağınız cennetlerdir.' (denilir).” (Hâdîd Sûresi: 12.)

 

(devamı yarın..)