ŞEFÂ'AT (4) |
Cuma, 27 Eylül 2024 00:00 | |||
ŞEFÂ'AT (4)(...dünden devam) Allah kendisine ortak koşan, doğru yoldan ayrılan, yalan söyleyen, haksızlık eden, gerçeği gizleyen kimselerden razı olmaz. Bunlar Allah’a karşı küfür (nankörlük) davranışlarıdır. “Eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz Allah, size muhtaç değildir. Fakat kullarının küfrüne (nankörlük etmesine) râzı olmaz.”[1] Allah, kendisine inanan ve yalnız kendisine kulluk edenlerden razı olur ki işte bu, şükrün gereği olan davranıştır: “Ve eğer şükrederseniz sizin için ona râzı olur.”[2] Öyle ise sapıkların şefâ‘ate bel bağlamaları boş hayalden ibarettir. Çünkü şefâ‘at edeceklerine inandıkları kimseler, Allah’ın izin ve müsâadesi olmadan şefâ‘at edemezler, ağızlarını açıp tek kelime söyleyemezler. Kur’ân şefâ‘ati tamamen reddetmiyor. Necm 26’ncı âyetin içeriğinden, meleklerin veya Allah katında makbul kişilerin şefâ‘at edebilecekleri anlaşıldığı gibi, diğer sûrelerdeki çeşitli âyetlerden de bu anlaşılmaktadır. Ancak Allah öyle yüce, ulu pâdişahtır ki O’nun huzurunda, kendisi izin vermedikçe, kimse söz söylemeğe, şefâ‘at etmeğe kalkışamaz. Allah kime şefâ‘at etme izni verirse ancak o şefâ‘at edebilir ve ancak Allah’ın razı olduğu kuluna şefâ‘at edebilir. Allah’ın râzı olmadığına şefâ‘at edemez. Bu âyetler karşısında Hz. Peygamber’in âhirette büyük günâh sahiplerine şefâ‘at edeceği hakkındaki abartılı hadîslerden kuşku duymamak mümkün değildir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm, şefâ‘at izninin kime verileceğini bildirmemiş ve meleklerin şefâ‘atine bel bağlayan müşrikleri, peygamberlerinin ve din adamlarının şefâ‘atine bel bağlayan Kitâb ehlini kınamış iken Peygamber (s.a.v.) nasıl olur da kendisinin, Allah’ın razı olmadığı günâhkârlara şefâ‘at edeceğini söyler? “شَفَاعَتِى لِأَهْلِ الْكَبَائِر مِنْ أُمَّتِي: Şefâ‘atim, ümmetimden büyük günâh sahiplerinedir.”[3] der? Bu söz, Allah’ın razı olmadığı insanlara kimsenin şefâ‘at edemeyeceğini bildiren âyetlere aykırıdır. Biz hâşâ, Peygamber(s.a.v.)in şefâ‘at edeceğini inkâr etmiyoruz. Allah razı olduğu kullarına şefâ‘at yetkisi verecektir. Hiç kuşkusuz Hz. Muhammed, Allah’ın razı olduğu kulların başında gelir. Ama âdetâ şimdiden planlı bir şekilde insanların, bütün peygamberlere başvurup hiçbirinin şefâ‘ate cesaret edemeyeceğini anladıktan sonra Hz. Peygamber’e başvuracakları ve Peygamber’in, bütün insanlığa şefâ‘at edip hesabın başlamasını Allah’tan niyaz edeceği, bunun üzerine hesabın başlatılacağı şeklindeki sözleri, gerçekten Hz. Peygamber’in söylemiş olduğu, bu âyetler karşısında çok kuşkuludur. Ayrıca Kur’ân’da, Peygamber’e, başkalarının değil, kendisinin sonucunu dahi bilmediğini söylemesi emredilmektedir: قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعًا مِنَ الرُّسُلِ ومَآ اَدْرِي مَا يُفْعَلُ بِي وَلَا بِكُمْ اِنْ اَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَي اِلَيَّ وَمَآ اَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُبِينٌ : De ki: “Ben türedi bir elçi değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum ve ben apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim.” (Ahkaf: 66/9) [1] . Zümer: 59/7 [2] . Aynı âyet [3] . Beyhakî, Keşfu’l-hafâ: 2/10. Tirmizî hadisin garîb olduğunu söylemiştir.
(devamı yarın..)
|