ŞEFÂ'AT (3)
Cumartesi, 06 Haziran 2015 00:00

ŞEFÂ'AT (3)

(...dünden devam)

 

وَلَا يَمْلِكُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ: O'ndan başka (tanrı diye) yalvardıkları şeyler şefâ‘at(yetkisin)e sâhib değillerdir. Ancak bilerek hakka şâhidlik edenler (bildiklerini doğru anlatanlar) bunun dışındadır. (Zuhruf: 63/86)

 

وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمــٰنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَ (٢٦) لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِاَمْرِهِ يَعْمَلُونَ (٢٧) يَعْلَمُ مَابَيْنَ اَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَي وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ (٢٨): 26- "Rahmân çocuk edindi." dediler. O, (böyle şeylerden) yüce(münezzeh)dir.Hayır(Rahmânınçocuklarısandıklarımelekler, O'nun) değerli kullar(ı)dır. 27- O'ndan önce söz söylemezler ve onlar, O'nun buyruğunu yaparlar. (Allah,) Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. 28- (Allah'ın) Râzı olduğundan başkasına şefâ‘at edemezler ve onlar, O'nun korkusundan titrerler. (Enbiyâ: 73/26-28),

وَاتَّقُوا يَوْمًا َلا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئاً وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ: Ve öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse, kimsenin cezâsını çekmez (borcunu ödemez); kimseden şefâ‘at (aracılık, iltimas) da kabul edilmez; kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım yapılmaz. (Bakara: 92/48)

وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا تَنْفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ : Ve şu günden sakının ki, kimse kimsenin cezâsını çekmez (borcunu ödemez), kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefâ‘at (aracılık, iltimas) fayda vermez, bir taraftan yardım da görmezler. (Bakara: 92/123)

Müddessir: 4/48, Yâsîn: 41/87). âyetlerde hiçbir şefâ‘atçinin yarar sağlaya­ma­yacağı; Necm: 23/26, Meryem: 44/87, Tâhâ: 45/108-109, Sebe’: 58/23; Enbiyâ: 73/28. âyetlerde Allah’ın, konuşmasına izin verdiğinden, müsaade ettiğinden başka hiçbir meleğin şefâ‘at edemeyeceği; Zümer: 59/43-44. âyetlerde birtakım âciz şeyleri Allah ile kendileri arasında şefâ‘atçi sanarak onlara tapanlara, bunun mantıksız bir davranış olduğu, şefâ‘atin tamamen Allah’a âidolduğu; Zuhruf: 63/86, Nebe’: 80/37. âyetlerde doğruyu söyleyenden başkalarının, O’nun huzurunda konuşa­mayacağı bildirilmektedir.

Bu âyetlerde söz konusu edilen şefâ‘at, meleklerin şefâ‘atidir. Bu âyetler, ken­dilerine şefâ‘atçi olacağı düşüncesiyle meleklerin sembollerine tapanlara; meleklerin, ancak Allah’ın râzı olduğuna, O’nun izin ve müsâadesiyle şefâ‘at edebileceklerini; O’nun râzı olmadığına hiç kimsenin şefâ‘at edemeyeceğini vurgulamaktadır.

Allah’ın râzı olduğu kimse de zaten suçlu kâfir değil, cennetlik mü’mindir. Öyle ise meleklerin onlara şefâ‘ati, Yüce Dîvân’da onu kayırma şeklinde değil, cennette ona arkadaş olma, yardım etmedir.

Şefâ‘atten söz eden âyetlerden anlaşılıyor ki âhirette Allah izin vermeden kimse şefâ‘at edemez. Allah ancak doğru söyleyen, mü’min, yüce rûha şefâ‘at yetkisi verir: لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمــٰنُ وَقَالَ صَوَابًاَ: Ancak Rahmân'ın izin verdiği konuşabilir, o da doğruyu söyler.”[1] O da ancak Allah’ın râzı olduğuna şefâ‘at eder:وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَي: (Allah'ın) râzı olduğundan başkasına şefâ‘at edemezler.”[2]



[1]. Nebe’ 80/38

[2]. Enbiyâ: 73/26-28

 

(devamı yarın..)