SELÂM SÖZCÜKLERİ ÜZERİNE (2)
Cumartesi, 16 Mayıs 2015 00:00

SELÂM SÖZCÜKLERİ ÜZERİNE (2)

(...dünden devam)

"سَلَامٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ: Esenliktir o, tâ tan yeri ağarıncaya kadar!" (Kadr Suresi: 5)

"ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ ذَلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ: Ona selâm ile girin. Bu, süreklilik günüdür!" (Kaf: 34)

"سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَحِيمٍ: Çok esirgeyen Rabden (onlara) sözle selâm (vardır)" (Yasîn Suresi: 58)

"وَعِبَادُ الرَّحْمَانِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمْ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا ...أُوْلَئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ فِيهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًا: Rahman'ın kulları öyle kimselerdir ki, yeryüzünde mütevazı olarak yürürler, câhiller kendilerine laf atarsa 'Selâm' derler. İşte onlar, sabretmelerine karşılık saraylarda ödüllendirilecekler ve orada bir sağlık dileği ve selâm ile karşılanacaklardır." (Furkan: 63, 75)

"لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَامًا وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةً وَعَشِيًّا: Orada boş söz değil, yalnız selâm işitirler." (Meryem: 62)

" لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا . إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا. فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ أَصْحَابِ الْيَمِين .: Orada ne boş bir söz ve ne de günâha sokan bir laf işitirler. Duydukları söz, yalnız 'Selâm, selâm'dır... Eğer sağcılardan (amel defteri sağ tarafından verilenlerden) ise, (Ey sağcı) Sana sağcılardan selâm var!" (Vakıa Suresi: 25-26, 90-91)

"دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلَامٌ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنْ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ: Onların orada du‘âsı: 'Allah'ım Sen her türlü eksiklikten uzaksın!', birbirlerine sağlık dilekleri: 'Selâm', du‘âlarının sonu da: 'Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun!' sözleridir." (Yûnus Suresi: 10)

"تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًا كَرِيمًا: Kendisine kavuştukları gün, selâm ile karşılanırlar..." (Ahzâb: 44)

"قِيلَ يَانُوحُ اهْبِطْ بِسَلَامٍ مِنَّا وَبَرَكَاتٍ عَلَيْكَ وَعَلَى أُمَمٍ مِمَّنْ مَعَكَ وَأُمَمٌ سَنُمَتِّعُهُمْ ثُمَّ يَمَسُّهُمْ مِنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ... وَلَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَى قَالُوا سَلَامًا قَالَ سَلَامٌ فَمَا لَبِثَ أَنْ جَاءَ بِعِجْلٍ حَنِيذ: 'Ey Nûh, denildi, sana ve seninle beraber bulunan ümmetlerden bir bölüme bizden selâm ve bolluklarla (gemiden) in. Ama öyle ümmetler de var ki, onları bir süre yaşatacağız, sonra onlara bizden acı bir azâb dokunacaktır!' ... Elçilerimiz, İbrâhîm'e müjde getirip 'selâm!' demişlerdi. O da 'selâm!' dedi; çok durmadan hemen (elçilere) kızarmış bir buzağı getirdi." (Hûd Suresi: 48, 69

"إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ إِنَّا مِنْكُمْ وَجِلُونَادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ آمِنِينَ ...: (Onlara): 'Oraya selâm ile, güven içinde girin!' (denilir). Onun yanına girmişler: 'Selâm' demişlerdi. O da: 'Biz sizden korkuyoruz.' dedi." (Hicr: 46, 52)

"فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَامٌ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ: Şimdi sen onlardan geç ve: 'Selâm' de. Yakında bilecek-lerdir." (Zuhruf Suresi: 89)

"إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُنكَرُونَ: Bir zaman onun yanına girmişler: 'Selâm' demişlerdi. 'Selâm', dedi, (siz) tanınmamış bir topluluk(sunuz)." (Zâriyat: 25)

"وَأُدْخِلَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِمْ تَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلَامٌ: İnanıp iyi işler yapanlar da Rablerinin izniyle sürekli kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokuldular. Onların orada dirlik temennîleri 'selâm'dır." (İbrahim: 72/23)

Görüldüğü üzere âyetlerde çoğunlukla soyut olarak "Selâm" sözcüğüyle selâm verildiği çeşitli surelerde anlatılmaktadır. Arkadaşlarınızın söylediği biçimde "Selâmun aleykum" şeklinde selâm vermek daha efdal ise de sadece "Selâm" demek de Kur'ân'ın öğütlediği selâm kipidir. Müslüman yerine göre hareket eder.

***