ÖLÜMÜ YAŞAYANLARDAN BİR ÖYKÜ (2)
Pazar, 26 Nisan 2015 00:00

ÖLÜMÜ YAŞAYANLARDAN BİR ÖYKÜ (2)

(...dünden devam)

Ancak bu doğumdan sonra annenin rahmi deforme olmuş, ameliyata gerek görülmüştür. Betty ameliyat olur. Gerisini Betty’den dinleyelim:

“Yine bir an için dalmış olmalıydım, ama saate baktığımda bunun çok uzun sürmediğini gördüm, hâlâ dokuz otuzu gösteriyordu. Sonra birden en garip hisle uyandım. Her nasılsa içgüdülerim, yaklaşan bir tehlikeye karşı beni uyarıyordu.

Yatağımın yanındaki kordonu çekip hemşireyi çağırmak üzere uzandım. Ama kımıldayamıyordum. Kanımın en son damlası çekilmişçesine ölüme yaklaştığım duygusuna kapıldım. Başımda hafif bir vızıldama duydum, tâ vücudum hareketsiz, cansız kalana dek.

Sonra birden bir enerji dalgası hissettim. Bu, sanki neredeyse içimde bir patlama, ya da serbest bırakılma gibi bir şeydi ve ruhumun birden göğsümden yukarıya doğru dev bir mıknatısla çekilirmişçesine hareket etmesiydi. İlk izlenimim, özgür olduğum duygusuydu. Deneyimim ile ilgili doğal olmayan hiçbir yön yoktu. Yatağın üzerinde tavana yakın bir yerlerde havada duruyordum. Özgürlük hissim sınırsızdı ve sanki bunu her zaman yapmıştım. Dönerek yatakta yatan bir vücud gördüm. Bunun kim olduğunu merak ettim ve birden ona doğru alçalmaya başladım. Ölü bir bedenin nasıl göründüğünü iyi bilirdim ve yüze doğru yaklaştıkça onun cansız olduğuna emin oldum. Sonra onun benim kendi bedenim olduğunu fark ettim. İrkilmemiş ya da korkmamıştım, sadece ona karşı bir sempati duydum. Hatırladığımdan daha genç ve güzel görünüyordu ve o şimdi cansızdı. Bu, kullanılmış bir elbiseyi sonsuza kadar bir kenara koymak gibi bir şeydi, hâlâ kullanılacak kadar iyi olduğu için üzücü idi. O zaman, daha önce kendimi üç boyutlu olarak hiç görmediğimi anladım. Kendimi sadece aynada, düz satıhta görmüştüm. Ama ruh, ölümlü bir bedenin görebileceğinden daha fazla boyutu görebiliyordu. Vücudumu bütün yönlerden gördüm. Bu görüşüme bir bütünlük, tamamlık sağlıyordu. Belki de bu yüzden ilk anda kendimi tanıyamamıştım.

Ağırlığı olmayan yeni vücudum son derece hareketliydi. Kısa bir an önce ameliyat dolayısıyla acı çeken ben, şimdi hiçbir rahatsızlık hissetmiyordum. Her yönden bir bütündüm; harikaydım. Ve kendi kendime “Bu, gerçekten benim” dedim.

Dikkatim yeniden yatan bedene yöneldi. Hiç kimsenin, öldüğümden haberdar olmadığını düşündüm ve birilerine haber verme ihtiyacını duydum. “Ben öldüm” diye düşündüm. “Ve hiç kimse burada olmadığı için bunu bilmiyor.”

Ben kımıldamadan önce birden yanımda üç adam belirdi. Açık kahverengi güzel roblar giymişlerdi, bellerinde kuşaklarıyla keşiş kıyâfeti içinde idiler. İçlerinden bir çeşit parlaklık yayılıyordu dışarıya; ama bu parlaklık anormal bir şekilde güçlü değildi; daha sonra kendi vücudumdan da dışarı doğru yayılan bir ışık fark ettim. Işıklarımız çevremizi sarmıştı. Korkmuyordum. Adamlar yetmiş, ya da seksen yaşlarında görünüyorlardı, ama her nasılsa onların dünyâdakinden farklı bir zaman biriminde olduklarını biliyordum. Bir an onların yetmiş, ya da seksen yaşından çok daha yaşlı oldukları izlenimini edinmiştim. İçlerdindeki büyük ruhaniyeti, bilgiyi ve hikmeti hissedebiliyordum. Gözümün önünde roblarla (keşiş kıyâfetiyle) belirmelerinin nedeninin, bana bu erdemleri hissettirebilmek için olduğuna inanıyorum

(Olayı yaşayan Betty bir Hıristiyandır ve bir zaman için rahibe okulunda okumuştur. Hıristiyan kültürü içinde yetişmiş, papazların kıyâfetine alışmış, ruhanileri o kıyâfette düşünen Betty’ye, ruhânî varlıklar, onun alışmış olduğu şekil ve kıyâfetle görünmüşlerdir. Çünkü amaç, ona bilgiler vermek, onu tesellî edip yönlendirmektir.) Onları keşişler gibi düşünmeye başlamıştım, en çok da giydikleri roblar yüzünden.

(devamı yarın..)