MAUN SURESİ ÜZERİNDEKİ İLGİSİZ VE AŞIRI YORUM (3)
Pazartesi, 19 Ocak 2015 00:00

MAUN SURESİ ÜZERİNDEKİ İLGİSİZ VE AŞIRI YORUM (3)

(...dünden devam)

Kamu hakkı diye tercüme edilen Maun sözcüğünün esas anlamının zekât olduğu ittifak ile kabul edilmektedir. Ortak kabul olarak bütün tefsirlere geçmiştir: çünkü zekât, tam resmi bir kamu hakkıdır, resmi kamu mal ve imkanıdır. Zekât, hem toplanması hem de sarf edilmesi bakımından kamu hakkıdır. Bugünkü dünyada bunun adı vergidir ve tüm vergiler kamu hakkı veya kamu malıdır. zekât, bir şemsiye kavramıdır. Bütün kamu hak, mal ve imkanları zekât kavramı içinde saklıdır. ilk müfessir Muhammed bin cerir et-taberi bu gerçeğe işaret ederken şu yolda konuşmuştur: maunu engellemek´ ifadesiyle gösterilmek istenen, surede kötülenen zümrenin, insanların hayrına yarayacak değerlerin yerine ulaşmasına engel olduklarıdır. Burada, herhangi bir şeyin altı özellikle çizilmemiştir. Halkın yararlanmasında kullanılacak her şey maun kavramı içindedir. (taberi, camiu´l-beyan, cilt: 30, maun suresi).

Şöyle veya böyle, maun suresi, İslam imanı içinde var sayılan kişileri en ağır ithamı getiren beyyinedir. Bu ithama göre, bir insan namazlı niyazlı Müslüman görüntüsü verse de eğer kamunun haklarına tecavüz ediyor, halkın malından mülkünden alıp çırpıyor veya kamu haklarının hedeflerine ulaşmasına bir biçimde engel oluyor, hele bir de bu yaptıklarını kıldığı namazlarla maskeliyorsa onun dini imanı olamaz. o, diliyle ne derse desin, hakikatte dini inkar etmiş kabul edilmelidir. Allah´ın ona layık gördüğü sıfat ve kimlik dinsizlik, karşılık ise lanettir.

dahası var

Kur'ân, maun mücrimi tipe, (geniş anlamıyla Allaha teslim tüm din mensupları) muamelesi değil, müşrik muamelesi yapıyor. Çünkü maun mücrimi, mümin sıfatını kaybetmekle kalmamış, şirkin en namert şekli olan riya sirkine batmıştır. Böyle birisi, kâfir olma şansına da sahip değildir. Çünkü o, inanç kimliklerinin en kötüsünü taşıyan mürai (riyakarlığı din diye pazarlayan) tiptir.

Hem namaz kılıp ibadet edip hem de dindar maskesini kullanarak kamu hakkı talan eden kişi, bu yaptığıyla muvahhit inanmışlık sıfatını yitirip müşrik inanmışlık sıfatı altına girmiştir. Kâfir olma şansına bile sahip değildir çünkü böyle birisi inanç kimliklerinin en kötüsünü taşıyan Mürai (riyakarlığı din diye pazarlayan) tiptir bu tabir Kur'ân'da geçiyor.

Okurun Sorusu:

Hocam bu alıntıları aynen Yaşar Nuri Öztürk'ün kitabından özet olarak yazdım benim ayrıca hiçbir eklemem yok. Daha birçok şey var ama hepsini özet de olsa sığdırmak mümkün değil. Bu açıklamalarda beni çok huzursuz etti ve sıkıntıya düşürdü. Ben ve benim benzerim birçok insan bu itham edilenlere dahil miyiz diye çok üzüntülüyüm. Hocam benim ne anladığıma gelince, tekrar tekrar okudum ama anladıklarım şunlar:

Maun suresinin esas anlamının Zekât olduğu, bugünkü anlamıyla vergi olduğu ve kamu hakkı ve malı olduğu yani dolayısıyla herkesin malı olduğudur. Zekâtını vermeyenler devletten vergi kaçıranlar ve buna engel olanlar ayrıca namazlarında dualarında gaflet içinde olanlar ve insan haklarına tecavüz edenler, halkın yararına olan her şeyin yerine ulaşmasını engelleyenler, Maun suresinin itham ettiği müşriklerle birlikte tevhit ehli sıfatı taşıyanlaradır: Yahudilere Hıristiyanlara ve namazlı niyazlı imanlı müslümanlaradır. Bu durumdaki insanlar lanetlidir, kıldıkları namazlar dualar böylelerine lanet olarak Allah tarafından yüzlerine çarpılır. .

(devamı yarın..)