EŞCİNSEL AŞKI VE EVLİLİĞİ
Cumartesi, 27 Aralık 2014 00:00

EŞCİNSEL AŞKI VE EVLİLİĞİ

Değerli hocam; biliyorum ki bu dünyaya boşuna gelmedik. İnsan olarak bize verilen ömürde Allah yolunda ve insanlık adına üzerimize düşen birçok ibadet ve görevler var. Bize bahşedilen özgür irade ve akıl insanı diğer canlılardan ayıran en üstün özelliklerdir ki bu da bizim birtakım şeyleri yaparken başıboş olmadığımızı ve ifa ettiğimiz her eylemimizden sorumlu olduğumuzu hatırlatmaktadır. İşte bu yüzdendir ki size içinde bulunduğum durumu yazmak ve sizin değerli ve engin tavsiyelerinizden faydalanmak istemekteyim. İnancım ve Allah’a olan bağlılığım olmasaydı zaten bunları sizinle paylaşıyor olmazdım. Ellerinizden öper ve affınıza sığınırım.

30 yaşını tamamlamış ve üniversite mezunu ama mesleğimin dışında ticaretle uğraşan biriyim. Kendimi bildim bileli yani çocukluğumdan bu yana kendi cinsime karşı ilgi duymaktayım. Ergenlik çağlarımda bu durumumla çok mücadele içine girmiş, kendimle savaşmış ve sonucunda depresyon ve sonrasında çok ağır ilaç tedavisi görmüştüm. Öyle ki sabah ezanını akşam ezanı zanneder duruma gelmiştim. Neyse…İlerleyen dönemlerde ve üniversite yıllarımda kendi cinsimden birkaç kişi ile yakın bir birlikteliğe girmiş, ancak inancım ve içimdeki Allah korkusu bu birlikteliklerimi karşı tarafın da çok arzu ve talep etmesine rağmen ters ilişkiye girmeden yani livata işlemeden bitirmeme yardımcı olmuştu.

Sonraki yıllarda yani 25 yaşımdan sonraki dönemlerde var gücümle karşı cinsime ilgi duymaya çalışmış ve birkaç birliktelik sonrası yine hüsrana uğramıştım. Duygusal anlamda bağlanmaya ikna etsem kendimi bu kez de cinsel anlamda sorunlar yaşıyordum; en nihayetinde hep aynı sonla bitiyordu bayanlarla olan ilişkilerim.

Yirmili yaş dönemimin sonlarında yani 28 yaşımdayken yurt dışında yaşayan ve Katolik mezhebine mensup genç bir erkekle birbirimize çok bağlı, sadakat içinde uzaktan bir ilişki yaşamaya başladık. Gündüzleri telefonla ve akşamları hiç aksatmadan video görüşme ile iletişim kuruyorduk ve her gün birbirimize daha çok bağlanıyorduk. Öyle ki her gün sabaha kadar bilgisayarlarımız açık vaziyette; sanki aynı yatakta beraber uyuyorduk. Onunla tanıştıktan sonra onu bulduğum ve tanıdığım için Allah’ıma her gün dua ettim ve sonrasında da 5 vakit namaza başladım. Günler böyle hızla geçtikten 1 yıl kadar sonra ikimiz bir araya geldik. Aramızda livata olmadan beraber kısa bir müddet zaman geçirdik. İlk buluşmamız akabinde 4 kez daha aralıklarla bir araya geldik. En son bir araya geldiğimizde yani 2013 Aralık ayı içinde Amerika’da eşcinsel evlilikle hayatlarımızı birleştirdik.

Onunla bir arada olayım ya da olmayayım; sesini her duyduğumda içimden haykırarak cevap veriyorum ona. Ne zaman yüzüne baksam tüylerim ürperiyor, içindeki güzelliğinin yüzüne yansıdığını bir kez daha anlıyor ve ağlamaklı oluyorum. Gözlerim doluyor; onunla bir arada olsam bile onu özlüyorum. Gece uyandığında onunla birlikte ben de uyanıyor, canı sıkkın olduğunda benim de içimi kara bulutlar kaplıyordu. Uzakta olduğumuz ve ayrı yaşadığımız zamanlarda her gün ağlıyor; video görüşmelerimizde ağladığımı görüyor ve beni neşelendirmek için elinden geleni yapıyordu her gün bıkmadan. Cinsel ilişkiye(ters ilişkiye) girmediğim bu insan yani eşim; bana ve dinime sonsuz bir saygı ile yaklaşıyor ve beni sıkıntıya sokacak hiçbir eylem içine girmiyordu. Birlikte olduğumuz anlarda birbirimize sarılmak, tenlerimizin birbirine dokunuşu, bir öpücük veya tatlı bir tebessümle gülümseyen bir bakış bizim için en büyük mutluluk. Her zaman onda yetim bir çocuğun aradığı baba yüreğinin sıcaklığını; dedemin ve ninemin bana yani torununa duyduğu derin sevgiyi, annemin şefkatini, bir hanımın kocasına sadakatle bağlılığını ve en önemlisi Allah’ımın ona üflediği ruhun güzelliğini, Allah’a duyduğum sevgiyi ya da korkuyu hissediyor ve görüyorum. Neredeyse 3 yıldır böylesi bir tutku ve sadakat ile birlikteliğimizi sürdürüyoruz. Dinimin yasaklarına ve ibadetlerime saygısını neredeyse her gün dile getiriyor ve benimle olmasının kendisi için cinsellik ve seks de dahil olmak üzere her şeyden önemli olduğunu yenileyip duruyor.

Hocam şimdi size sual etmek istiyorum. İçimize bu sevgiyi veren ve bizi bir şekilde bir araya getiren Allah’a ben şükür mü edeyim, yoksa ondan af mı dileyeyim? Eşcinselliğin insan ırkının devamlılığını tehdit etmesi ya da benzeri nedenlerden dolayı bütün dinlerce yasaklanması gerçeği göz önünde bulundurulduğunda hayatı boyunca evlenmemiş ve bekâr kalmış biri de mi bizimle aynı nedenlerden dolayı yargılanacak? Ya da şöyle sorayım; eşcinsel olmayıp bekâr kalsam ve çocuk sahibi olmadan bu dünyaya veda etsem cezası cehennem mi olacak?

Bu kadar saf bir aşkın; karşılıklı anlayış ve hoşgörünün ve çoğu kez de tevazunun karşılığı ebediyen cehennem mi olacak? Ters ilişkinin haram olduğunu bildiğim için onunla bu zamana kadar livata cürmünde bulunmadım. Belki de içten içe benimle cinsel ilişkiyi arzulasa da bunu bana olan sevgisinden ve dinime olan saygısından dile getirmiyor ve bana her fırsatta cinsel ilişki yaşamayacağımıza ve bana ölene dek sadık kalacağına yemin ediyor. Bu sadakatin, engin anlayış ve hoşgörünün ve kendimizi livata olarak nitelendirilen ters ilişkiden alıkoyarak yaşamaya adanmış hayatlarımızın sonunun cehennemde yanmak olacağını söyleyebilir misiniz?

Tüm bunları yazarken göz yaşlarıma hakim olamıyor ve içten içe Allah’ıma o soruyu soruyorum : “Neden, neden, neden böyle yaratıldım?”… Engelli doğan bir insan günümüz teknolojisi ve tıbbın da yardımı ile bu engelin bir nebze de olsun üstesinden gelebilmekte ve asilik yapmayıp ve isyan etmeyip bunun imtihanı olduğunu kabul edebilmekteyse ne mutlu kendine. Peki, ya biz...? Genç yaşımızdan başlayan hemcinsimize karşı beslediğimiz cinsel dürtümüzü ki bu sıradan insanlarda eş arayıp, evlenip yuva ve çocuk sahibi olmakla sonuçlanıyor; dizginlememizin ve irademize hakim olmamızın ve belki de dinen yanlış olan birlikteliğimizde haram olan livatayı işlemememizin sonucunda ne mutlu bize diyebilecek miyiz?

Değerli yorumlarınızı bekler, saygılarımı ve hürmetlerimi sunarım. Allah’ın rahmeti hepimizin üzerine olsun.

NOT: Hocam bana sığınak ve dayanak olan ve yüreğimi bir nebze olsun ferahlatan; bir blogta rastladığım şu yazı olmuştur:

Eşcinsellik bir seks çeşidi değil, duygusal ve fiziksel bir yönelimdir. Hiçbir dini kaynakta da iki erkek ve iki kadının birbirine olan duygusal bağından ya da aşkından söz edilmemiştir. Günah ya da haram denmemiştir. Bununla beraber, eşcinselliğin tercih edilmediği, sonradan olmadığı veya oluşmadığı gibi, bir hastalık ya da bozukluk da olmadığı, doğuştan ve 3-4 yaşlarına kadar belirlendiği ve 3 cinsel yönelimden biri olduğu bilim tarafından kanıtlanmıştır. Zaten toplum tarafından anormal görülen, dışlanan, nefret edilen hatta öldürülme sebebi olan eşcinselliğe bir insanın özenmesi, denemek istemesi bu kadar zor bir hayatı kendisinin tercih etmesi de mantıken mümkün değildir. Bu durum sonradan değiştirilebilecek bir durum olmamakla birlikte yalnızca seks anlamında irade kullanılabilecek bir durumdur. Dolayısıyla heteroseksüel bir kişi dini inancı uğruna zina etmese bile bu onun heteroseksüel olduğunu değiştirmiyorsa, bir eşcinselin de dini inancı uğruna zina etmemesi, eşcinsel olduğu gerçeğini değiştirmez. Yani hem eşcinsel hem de Müslüman olmak mümkündür. Günah ya da haram olan tüm insanlar için zinadır. Bu konuda en doğru bilgileri Kur’ân-ı Kerim bizlere vermektedir...

Cevap: Kardeşim, sizin birbirinize sevginiz, haram olan livata şekline dönüşmeyip aşk düzeyinde kaldıkça haram değildir. Çünkü aşk haram değil, tersine insanı manen çok yücelere çıkaran bir sevgidir. Bu sevgi şehvete dökülmeden sürdürülürse bir gün mecazi olan aşk hakiki aşka dönüşür ve Leyla'yı arayan Mevlâ'yı bulur.

Ama eşcinsel kişilerin yani aynı cinsten iki insanın nikâh ile evlenmesi dinimizce haramdır. Evlenme ancak karşıt cinsler arasında olur.

Sizin içinizi ferahlatıcı bulduğunuz İnternet yazısının güzel tarafları yanında saçma tarafları da var. Ne demek eşcinselliğin hiçbir dinde haram kılınmadığı yorumu? Hiçbir din bunu kabul etmez. Dediğim gibi sizinki livataya dönüşmeden aşk düzeyinde kalırsa sizi manen yüceltir. Ama bir gün livataya dönüşürse bundan Allah'a sığınmak gerekir. Eşcinsellerin mutlaka cehenneme gideceğini söylemek bizim haddimize değildir. Kimin cennete kimin cehenneme gideceğini sadece Allah bilir. Biz sadece dinin helal ve haram prensiplerini bilir ve söyleriz ama insanların sonucu hakkında kesin hüküm vermek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Hak yaratıklarını sever ve korur.

Hallâk-ı kerîm Oldur

Razzak-u rahîm Oldur

Fa'âl-i Hakîm Oldur

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler.