KUR'ÂN'DA YATSI NAMAZI (1)
Çarşamba, 13 Ağustos 2014 00:00

KUR'ÂN'DA YATSI NAMAZI (1)

Selâmlar hocam. Yatsı namazının vakti ile alakalı soruya vermiş olduğunuz cevabı okudum. "Kur'ân'da yatsı namazı diye bir namazdan söz edilmez" demişsiniz ve seher vaktine kadar yatsının kılınabileceğini ifade etmişsiniz. Ben de konuyla alakalı olarak Nur suresi 58. ayeti nasıl anlamamız gerektiğini sormak istiyorum. Cevaplarsanız sevinirim. Saygılarımla...

Cevap: Nur Suresinin 58. âyetini bir itiraz babında kullanarak soru yöneltiyorsunuz. Klasik tefsirlerde o âyetteki işa namazı, yatsı namazı olarak tefsir edilir ama yanlıştır. Doğrusu akşam namazıdır. Ben de vaktiyle bu âyetin çevirisinde yanılmıştım. “Yatsı namazından sonra" diye çevirmiştim ama İşa kelimesinin Kur'­ân'da kullanıldığı yerler hep akşam vaktini işaretlemektedir. Şimdi “Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri” adlı eserimin yeni sürümünde Nur Suresi 58. Âyete yaptığım tefsiri sunuyorum:

وَ مِنْ بَعْدِ صَلـ'وةِ الْعِشَاء: İşa namazından sonra” cümlesinde Kur’an’daki kullanım ve Arap dilindeki asıl anlama dikkat edilmediği için bir çeviri hatası yapılagelmiş ve bu söylem, “Yatsı namazından sonra” şeklinde çevrilmiştir. Bu çeviri, dikkatsizliğin sonucu bir hatadır. İşa kelimesinin Arap dilindeki anlamını ve Kur'ân'da kullanıldığı yerleri gözden geçirirsek kelimenin asıl anlamı ortaya çıkar. عشاء işa, عشيaşiyy ve عشوaşv kökündendir. Aşv ve aşiyy tavuk körlüğü denilen gece körlüğü, görmezlik, gözü kapalılık anlamına gelir. Aşve karanlık, işin sonucunu düşünmeden, gözü kapalı iş yapmaktır.وَ مَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمن نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ: Kim Rahmân'ın zikrine karşı kör olursa ona bir şeytanı sardırırız; artık o, onun (yanından ayrılmaz, ona sürekli olarak kötülükleri telkin eden) arkadaşı olur.” (Zuhruf: 36)

العشاءel-İşa’ gündüzün sonu ile gecenin başlangıcı olan zamandır. Güneşin batmasından, alacakaranlık vaktine kadar olan zaman dilimine “İşa” denilir. Kur’an’da bu vakit kılınan namaza salatu’l-işa’ yani akşam namazı denmiştir. Çünkü bundan ayrı olarak salatu’l-mağrib, akşam namazı ifadesi geçmez. Salatu’l-mağrib tabiri hadislerde ve fıkıh kitaplarında geçer. Daha sonra işâ kelimesine yatsı diye bir anlam yüklenmiştir. Kur’an’da kelimenin tek anlamı vardır ki o da akşam demektir. Nitekim “وَ جَاؤا أَبَاهُمْ عِشَآءً ىَبْكُون: Akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler” (Yusuf: 16) ayeti, kelimenin akşam anlamına geldiğini açıkça ortaya koyar. İyi sahibolacakları hakkında babalarına garanti verip Yusuf’u kıra götürmüş olan kardeşleri, akşamleyin ağlayarak babalarına dönüp Yusuf’u kurt yediğini söylemişlerdir.

Mağrib ve işa, ayrı vakitler değil, aynı vaktin başı ve sonu demektir. İsra Suresi’nde bu vaktin başı ve sonu belirlenmiştir. Düluku’ş-şemsten (güneşin batmasından) alacakaranlığa kadar olan zaman aralığı. Gelen rivayetler, Peygamberimizin, bu vaktin başında ve sonunda ayrı ayrı namaz kıldırdığı belirtilmiştir. Bunların ilkine mağrib namazı, ikincisine işa namazı denmiştir. Bundan dolayı Ezherî’nin beyanına göre mağrib ve işâ namazına işâân (iki işâ) denilir. Fakat işâ, çoklukla akşam namazı için kullanılır. Ama Kur’ân'da işa, böyle ayrı ayrı iki vakit değil, akşam vakti anlamındadır. Yusuf Suresi’nin 16. ayeti bunu kanıtlar.

(devamı yarın..)