ŞAİR BİR ESİR VARDI (2) |
Çarşamba, 06 Ağustos 2014 00:00 | |||
ŞAİR BİR ESİR VARDI (2)(...dünden devam) Bana engel olanlara dedim ki: Bırakın beni, yoluma engel olmayın, babasız kalasılar, Rahmân’ın takdir ettiği ne ise o olacaktır, kimse ona engel olamaz! Her kadının oğlu, ne kadar uzun yaşasa da bir gün tabut üzerinde taşınacaktır Duydum ki Allah’ın Elçisi beni uyarmış; (hakkımda ölüm fermanı vermiş) ama Allah Elçisinden af umulur! Allah’ın Elçisi, cihanı aydınlatan bir ışıktır; O, Allah’ın, çekilmiş yalın keskin kılıçtır. Ey Allah’ın Elçisi; Allah sana Kur’ân’ı verdi, onda öğütler, keremler, lütuf ve bağışlama var. Sen beni koğucuların sözüne bakıp da cezalandırma; hakkımda çok dedikodu yapılmışsa da ben suç işlemedim. Ka’b kasîdesini okurken, çevresine dinlemelerini işaret eden Peygamber (s.a.v.) hırkasını çıkarıp Ka’b’a giydirdi. Ka’b’ın ölümünden sonra evlâdına kalan bu hırka, Muâviye tarafından 20 bin dirhem karşılığında satın alındı. Bu hırka, halîfeler tarafından saygı ile saklandı. Asıl Hırka’nın Moğol istilasında çıkan yangında yandığı rivayeti varsa da yanmayıp bugüne kadar korunduğu kabul edilmektedir. (İbnu’l-Esîr, Usdu’l-Ğâbe, 4/240-241; İbn Hacer, el-İsâbe fî Temyîzi’s-sahâbe: 3/295-296; Hilmi Aydın, Mukaddes Emanetler; Meydan Larousse; İslâm Ansiklopedisi) Hırka-i Saâdet, 1,24 m. Boyunda, geniş kollu ve siyahımsı yünlü kumaştan yapılmıştır. İç kısmı krem renkli yünden kaba bir astarla kaplıdır. Önünde, sağ tarafında 23x30 cm2. boyutunda bir parçası eksiktir. Sağ kolunda da eksiklikler olan Hırka, 57x45x21 cm. boyutunda üstten açılan çift kapaklı altın bir çekmece içinde; bohçalara sarılı olarak muhafaza edilmektedir. Bazı Osmanlı sultanları, seferlerde Hırka-i Saâdeti de beraberlerinde götürürlerdi. 1596’de Eğeri Seferinde ordunun bozguna yüz tutması üzerine III. Mehmet Hırka-i Saâdet’i giymiş ve zafer için duâ edilmiş, sonuçta ordu kendini toparlayıp Haçova’da düşmanı ağır bir bozguna uğratmıştır. Osmanlı döneminde Ramazanda Topkapı Sarayında Hırka-i Saâdeti ziyaret törenleri düzenlenirdi. Padişahlar, yapılan yeni saraylara taşınınca Topkapıda kalan Hırka, her Ramazan ayının on beşinci günü, önceki gibi büyük bir merasimle ziyaret edilirdi. Bunun için birkaç gün önceden Padişahın da bizzat hizmet ettiği hazırlık yapılırdı. Müezzinler Kur’ân okurken padişah tarafından açılan Hırka-i Saâdet’e başta Şeyhülislâm ve Sadrazam olmak üzere öteki davetliler protokol sırasına göre teker teker gelip yüz sürerlerdi. Saray erkânı hep toplandıktan sonra başlayan tören, akşama kadar sürerdi. Tören sonunda önce küçük rütbeliler., sonra vezirler, Şeyhülislâm ve Sadrazam tören meclisinden ayrılırlardı. Ziyaretten sonra Silahtar Ağa, Hırka-i Saâdet’in yüz sürülen kısmını, altın tas içinde getirilen su ile yıkar; öd ve anber sürerek kuruturdu. Padişah tarafından yenilenen bohçasına konur ve çekmecesine yerleştirilirdi. Bu tören büyük bir saygı içinde yapılırdı. Sorunuzun ikinci şıkkına gelince Şam'da ve Irak'ta büyük fütuhat yapan Halid ibn Velîd'in yaptığı iyilikler yanında çok da zalimane davranışları vardır. Zaten bu yüzdendir ki Hz. Ömer Halife olunca onu başkomutanlıktan azletmiştir. Bizi bağlayan İslâm Kur'ân'dır ve Peygamberimizin sağlam sözleridir. Peygamber'den sonra kim olursa olsun, insanların yaptıkları yanlışlar, söyledikleri sözler bağlayıcı değildir, örnek değildir. ***
|