KUR’ÂN ÇEVİRİSİYLE NAMAZ KILINABİLİR Mİ? (1)
Cuma, 13 Haziran 2014 00:00

KUR’ÂN ÇEVİRİSİYLE NAMAZ KILINABİLİR Mİ? (1)

Hocam hürmetler ellerinizden öperiz benim bir müşkülüm var siz bir televizyon programında Fatiha-i şerifin tam bir tefsiri yapılırsa onunla dahi namaz kılabilirsiniz diye beyanda bulundunuz bunu biraz daha açmanız mümkün mü?

Cevap: Ben hangi televizyonda ve ne zaman öyle bir açıklama yaptım, hatırlamıyorum. Ama konunun aslı şudur:

Namazda her şeyden önce kişinin okuduğu âyet veya duaların anlamını bilmesi, bilinçli ibadet etmesi önemlidir. Çünkü Kur’ân’da “Ey inananlar, sarhoşken namaza yaklaşmayın ki ne dediğinizi bilesiniz.” (Nisa Suresi: 43) Demek ki namaz kılanın, ne dediğini bilmesi gerekir.

Namaz kılmak için Kur’ân’dan bir parça okumak gerekir. Aslolan Kur’ân’ın orijinalini (Arapçasını) okumaktır. Ama Arapça bilmeyen, hatta Fatiha’yı dahi bilmeyen, Fatiha’nın, kendi dilindeki çevirisini okuyarak da namazını kılabilir. Nitekim Selmân-i Fârisî, Müslüman olan İranlılara, Fatiha’nın Farsça anlamını okuyarak namaz kılabileceklerini söylemiştir.

İmam Ebû Hanîfe’ye göre asıl Allah kelâmı olan Kur’ân, Allah’ın zâtından ayrılmaz sıfatı olan nefsî kelâm (Tanrısal düşünceler)dir. Bunlar, söz kalıplarına dökülmemiş soyut mâ­nâlardan ibârettir. İşte soyut Tanrısal kelâm anlamındaki Kur­’ân, yaratılmamıştır; Allah’ın, zâtından ayrılmaz bir sıfatıdır. Bu anlamdaki Kelâma Arapça ibâreler delâlet edeceği gibi Farsça ve diğer dillerdeki çeviriler de delâlet eder. Bundan dolayı çevirilere de Kur’ân denilebilir. Zirâ: “Eğer biz onu, yabancı (dilde) bir Kur'ân yapsaydık derlerdi ki: ‘Âyetleri (anlayacağımız) bir dille açıklanmalı değil miydi? Araba yabancı söz mü (geliyor)’?” (Fussilet: 61/44) âyeti de Kur’ân’ın, yabancı birdilde indirilse de yine Kur’ân olacağını belirtmektedir (Bedâyi‘u’s-sanâyi‘: 1/112-113).

Abdu’l-Azîz Buhârî de şöyle diyor: “Ebû Hanîfe’ye göre Kur’ân’ın lafzı, gerekli değil, tâlî bir rükündür. Çünkü lafız, asıl amaç değil, anlamı taşıma aracıdır. Özellikle Allah’a yalvarma hali olan namazda asıl amaç lafız değil, anlamdır. Ayrıca yüce Allah: “Kur’ân’dan kolay olanı okuyunuz” (Müzzemmil: 3/20) buyurmuştur (kişiye, Kur’ân’dan kolay olanı okumasını emretmiştir).

Lafız, temel öge olmadığı içindir ki bizim mezhebimiz(olan Hanefî Mezhebin)e göre namazda imamın okuması, muhalifimize göre de rek’ati kaçırma korkusu halinde imama uyandan Kur’ân okuma gereğini düşürmektedir. Fakat namazın diğer ögeleri, imamın yapmasıyla cemâatten düşmez. Öyle ise namazda asıl temel öge ile yetinilebilir ki Kur’ân’ın temel ögesi de mânâdır. Bunun izâhı şöyledir:

Kur’ân önce, Arap lehçelerinin en fasîhi olan Kureyş lehçesi ile indi. Fakat bu lehçe ile Kur’ân’ı okumak, diğer kabîlelere zor gelince, Allah Elçisine bu durumu arz ettiklerinde onlara, Kur’ân’ı, kendi lehçeleriyle okuma müsâadesi verilmiş, Kur’ân’ın, yedi harf üzere indiği, bunlardan herhangi biriyle okunabileceği belirtilmiştir (Ebû Dâvûd, Vitr: 22; Nesâ’î, İftitâh: 37). Bu suretle asıl Kur’ân’ın indiği Kureyş lehçesiyle okuma zorunluluğu kaldırılmıştır.

(devamı yarın..)