NEBÎ VE RESUL FARKI ÜZERİNE
Pazartesi, 09 Haziran 2014 00:00

NEBÎ VE RESUL FARKI ÜZERİNE

Selâm ve Saygılarımı arz ederim sayın hocam. facebookta;7 soruya 7 cevabınızı okudum. İlgimi çektiği için, yazıcıma kaydettim.

Baştan söylemiş olalım. İlmi kariyerinizin yanında ben; Rütbe ile anlatmış olursam, Mareşalin yanında onbaşı bile olamam. Fakat şu demek değildir ki: Çok şey bilen her şeyi bilir, az bilen hiçbir şey bilmez.

Nebî ve Resul sorusuna verdiğiniz cevaba âcizane kanaatimi bildireceğim. Kendi çapıma göre araştırmalarımda, daha doğrusu Kur’ân-ı Mubinin, meal ve tercümelerini defaatle okudum. Hem de siz de dâhil olmak üzere değişik alimlerimizin tercüme ve meallerini. Tefsire önem vermem. Gördüm ki: Kur’ân’da çok az zata "Nebî" denmekte. Oysa âlimlerimiz tarafından 124 bin resulden bahsediliyor. "Nebî"nin kelime manasını araştırdım. "Değerlendirilmiş, yüceltilmiş, insanların göremediği kaynaktan haber veren kişi (vahye muhatap). Buna mukabil "Resul" ise elçi anlamında. Bu itibarla Belkıs’ın Hz. Süleyman'a gönderdiği şahıs da, halk tarafından Habib-i Naccar diye bilinen Yasin Suresinde geçen şahıs da, Kur’ân’da "Resul"olarak geçmekte.

Hatemül-Enbiya âyeti kerimeden de "Nebilerin Sonuncusu" anlaşılıyor. Resullerin değil. Nübüvvetin son bulduğu, Risalet'in, Verasetül-Enbiya(Alimler) tarafından devam ettiği görülüyor. Bunlardan benim anladığım; Allah c.c.la vahye muhatab zat arasındaki merhaleye nübüvvet, Aldığı vahyi insanlara tebliğ merhalesine de Risalet demek daha doğru olmaz mı?

Bu itibarla yukarıda izahına çalıştığım doğrultuda; Her Nebi aynı zamanda Resul olurken, her Resul Nebi değildir kanaatimce.

Sayın Hocam eğer yanılıyorsam, bilimsel kariyerinizle düzeltmenizi istiyorum. Cesaretimi mazur görün. Saygılarımla...

Cevap: Değerli kardeşim, resul ve nebî kelimeleri birbiri yerine kullanılır. İkisi arasında fark görmeyenler de vardır. Fakat kelime itibariyle nebî, haber veren demektir. Nebe' de haber anlamına gelir. Çoğulu enbâ'dır. Terim olarak nebî, görünmez âlemden haber veren demektir. İşte bu bakımdan nebî kelimesi, hem Allah'ın görevlendirdiği, yeni bir mesaj getiren elçi, hem de yeni mesaj getirmeyen, fakat daha önceki mesajcı elçinin şerîatini ihya ile görevlendirilen peygamber demektir. Zaten Peyğamber kelimesi de haber getiren anlamındadır. Peyam Farsça haber demektir. Peygamber, manevi âlemden haber getiren kişidir. Hatta gelecekten haber veren kâhin için de bu sıfat kullanılmıştır. Nübüvvet, peygamberlik demek olduğu gibi gelecekten haber vermek, kehanette bulunmak anlamında da kullanılır.

Ama resul, yeni mesaj getirmekle görevli kişidir. Habib-i Neccar hakkında elçi kelimesi kullanılmamıştır. Elçi Hz. İsa'nın dini yaymak üzere görevlendirdiği havariler hakkında kullanılmıştır. Yasin Suresinde anlatılan budur. Hâsılı “Âlimler enbiyanın varisleridir.” mealindeki hadiste kullanılan enbiya, İsrailoğlu din bilginleridir. Peygamberimizin, "Ümmetimin âlimleri, İsrailoğlu peygamberleri gibidir" sözünde de bu anlam saklıdır. Yüce Allah Hz. Peygamber'e: "O halde sen de, azim (ve irâde) sâhibi resullerin (elçilerin) sabrettikleri gibi sabret." (Ahkaf: 35) buyurmuştur. Bu âyetten açıkça azim ve irade sahibi peygamberlerin, Resul (elçi) oldukları anlaşılır. Ama resuller aynı zamanda nebîdirler. Çünkü gizliden haber getirmektedirler.

Ben bu mesele üzerinde fazla durmak da istemiyorum. Risaletin devam ettiği, fakat nübüvvetin bittiği savına da katılmıyorum. Belki tersi söz konusu olabilir. Hz. Peygamber'in, peygamberlerin hâtemi olması sorunu da tartışma konusudur. Bir kere hâtem, yüzük, halka, süs anlamına gelir. Peygamberimiz, kendinden önceki peygamberler dizisinin bir halkası, süsüdür. Ama bu kelimeyi hâtim şeklinde okuyanlar da vardır. O takdirde Hz. Peygamber, gelen nebîlerin sonuncusu olmaktadır. Ama bu ifadeden, ondan sonra milyonca yıl geçse de peygamber gelmeyecektir anlamı çıkmaz. Onu Allah bilir.

Fakat benim kanaatime göre artık peygambere de resule de ihtiyaç yoktur. Çünkü resuller ve nebîler, özellikle son nebî ile insanlık için inanç ve temel ahlak kuralları tebliğ edilmiştir. İnsanlık ise o genel kurallar içinde kaldıkça mutlu olurlar. Ayrıntı ile ilgili hususları hukuk bilginleri, hukuk ve ahlak bilgisi almış bilim adamları çıkaracakları kanunlarla prensiplerle kendilerini yönetebilirler. Yalnız peygamberlerin bıraktıkları din ve ahlak yasaları çerçevesi dışına çıkmamak şartıyla. İşte görüşüm budur sevgili dostum.