HABİB-İ NECCAR HANGİ PEYGAMBER DÖNEMİNDE YAŞADI? (3)
Perşembe, 01 Mayıs 2014 00:00

HABİB-İ NECCAR HANGİ PEYGAMBER DÖNEMİNDE YAŞADI? (3)

(...dünden devam)

Râzî'nin özetine göre Hz. 'İsâ, Antakya kralına iki elçi gönderir. Kral, mu'cizeler gösteren bu elçileri tutuklar. Hz. 'İsâ, daha sonra Şem'ûn'u gönderir. Güzel tedbiri ile kralın yakını olmayı başaran Şem'ûn (Simun), bir gün krala:

— Duyduğuma göre zindanda tuhaf şeyler iddiâ eden iki adam varmış. Lütfen onları getirtsen de kendilerini bir dinlesen! der.

Kral, hapisteki iki elçiyi huzuruna getirtir, Şem'ûn elçilere, sözlerini kanıtlamalarını söyler. Elçiler mu'cizeler gösterirler. Sonra Şem'ûn krala:

— Bunları yenmek istiyorsan, taptığınız putlara söyle de, bu elçilerin yaptıkları gibi mu'izeler göstersinler, der.

Kral, putların bir şey yapamayacağını söyleyince Şem'ûn:

— Öyle ise bunlar haklıdır, der.

Bunun üzerine kral ve kavmin bir kısmı inanırlar. Ama çoğunluk inkâr eder. Fakat inkârcılar galip gelirler (Mefâtîhu'l-ğayb: 25/54).

Âyetlerin üslûbu, dinleyenlerden hiç değilse bir kısmının bu öyküyü bildiğini gösterir. Çünkü "Onlara şu kent sahiplerini bir misal olarak anlat" buyuruluyor. Demek ki bu öykü kendilerine hatırlatılarak onların sonucundan ibret almaları öğütleniyor.

Öykünün anlatılmasından gaye, müşriklerin, Hazreti Muhammed'e karşı tutumlarını canlandırmaktır. Onların yanlış tutumları, tarihte geçmiş bir örnekle kendilerine gösterilmektedir. O elçiler nasıl kavimlerinden muhalefet görmüş iseler, Hz. Muhammed de kavminden öyle muhalefet görmektedir. Onlar nasıl peygamberlere yalancı, uğursuz demişlerse, Hz. Muhammed'in kavmi de kendisine aynı şeyleri söylemektedir. Nasıl o kavmin içinden yiğit, sâlih, akıllı bir adam çıkıp elçilere inanmış, onları savunmuş ise, Hz. Muhammed'in kavminden de Ebubekir gibi akıllı insanlar çıkıp ona inanmış ve onu savunmuşlardır.

O kavim nasıl inanan insanı öldürmüş iseler, Hz. Muhammed'in kavmi de Yâsir, eşi Sümeyye gibi zayıf, kimsesiz mü'minleri şehidetmişlerdir.

Görüldüğü üzere öykü ile Hz. Muhammed'in, kavmi içindeki durumu arasında çok yakın ilişki ve benzerlik vardır. Kur'ân, eski bir kavmin öyküsünden çok, Kureyşin Peygamber'e karşı davranışlarını bu öyküde temsil etmektedir. Bu öykü de aslında öteki kıssalar gibi eski olmaktan çok, Hz. Muhammed'in kendi mücadele hayatını yansıtmaktadır.

Hz. Peygamber(s.a.v.)i savunanlar, sonunda Allah'ın af ve mağfiretine nail olup cennete girecek, orada izzet ve ikram görecekler; ona karşı gelenler de, İsa’nın elçilerine karşı gelenler gibi helâk olup gidecekler, öfkeden ateş kesilen bu kavim de söndürülecektir. Nitekim bunların en azılıları Bedir'de helâk olmuşlar, ötekiler de çeşitli vak'alarda sönüp gitmişlerdir.

30-32’nci âyetler, kıssanın sonucudur. Helâk edilen kavmin, neden o duruma düştüğü anlatılır: Yazık şu kullara, kendilerine gelen her elçi ile alay edip dururlardı. Bu yüzden sönüp gittiler. Oysa onların, kendilerinden önce helâk edilmiş olan milletlerin durumundan ibret almaları gerekirdi. Hani o helâk edilen insanlardan hiç geri gelen var mı? Allah'ın gazabına uğrayınca dünyadan gittiler. Bir daha da geri gelmezler. İnsanların hepsi Allah'ın huzuruna götürülür, o yüce divanda hesap verirler. İhdâr, bir yerde hazır bulundurmak, mahkemeye gelmeyeni zorla tutup götürmektir ki son âyette insanların hepsinin Yüce Divana götürüleceği vurgulanmaktadır.

***