HABİB-İ NECCAR HANGİ PEYGAMBER DÖNEMİNDE YAŞADI? (2)
Çarşamba, 30 Nisan 2014 00:00

HABİB-İ NECCAR HANGİ PEYGAMBER DÖNEMİNDE YAŞADI? (2)

(...dünden devam)

20-25: O inatçı kavim, elçilerle böyle tartışırken, kentin uzak yanından biri koşarak geldi, hemşehrilerine öğüt vererek elçilere uymalarını tavsiye etti. Allah'tan başka şeylere tapmanın açık bir sapıklık olduğunu söyleyerek inancını açığa vurdu. "Ben sizin Rabbinize inandım, beni dinleyiniz'' dedi. "Sizin" sözü, ya elçilere veya bütün kavme hitaptır. O mü'min zât, öldürüleceğini anlayınca elçilere: "Tanık olun, ben sizin Rabbinize inandım" demiştir. Yahut da kendisini öldürmek isteyenlere: "Ben sizin Rabbinize inandım" diyerek onlara, inandığı Rabbin, onların da Rabbi olduğunu, O'na inanmanın bir suç olmadığını hatırlatmış, onlarda insâf ve merhamet duygusu uyandırmağa çalışmıştır.

26-27: Bağlamdan anlaşıldığına göre imanı yüzünden öldürülen bu zâta, melekler tarafından "Cennete gir!" denilmiştir. Cennete girip kendisine verilen nimetlerden son derece memnun olan bu zât, keşke kavminin, kendisinin bu durumunu bilmesini temenni etmiştir. Böylece o mü'minin içinde bulunduğu durumun, kendisini ne kadar mutlu ettiği anlaşılmaktadır. Yine sözgeliminden anlaşıldığına göre yüce Allah, o mü'mini öldürenleri, korkunç bir gürültü ile helâk etmiştir.

28-29: Fakat onları helâk etmek için gökten ordular indirmemiştir. Buna gerek de yoktur. Korkunç bir gürültü, onları söndürmeğe yetmiştir. İşte Allah'ın cezalandırması böyle kolay ve çabuktur. Burada helâk yerine sönme tabirinin kullanılmış olması, son derece belîğ bir ifadedir. O kavim, elçilere karşı gelen, mü'min insanı öldüren kızgın bir kavimdir. Öfkeden âdetâ ateş kesilmişlerdir. İşte o küfür öfkesiyle kızan, ateşlenen o adamlar, Allah'ın üstlerine saldığı gürültü ile sönüveriyorlar.

Müfessirlere göre âyetlerde sözü edilen kent, o zaman Yunan Sulukî Devletinin başkenti olan Antakya'dır. Elçiler de Hz. 'İsâ'nın havârileri olan Yuhanna, Şem'ûn (Simun) ve Paulus'tur. Bunlara inandığından dolayı öldürülen zât da Habîb ibn Mûsâ en-Neccâr'dır. Bu zâtın ipekçi yahut kassâr veya marangoz olduğu, bir mağarada ibâdet ettiği rivâyet edilir. İnandığını söyleyince kavmi üzerine üşüşüp onu öldürmüşlerdir. Tefsîrlerde elçilerin kente gelip halkı davetleri, çeşitli mucizeler göstermeleri, Habib'in onlara inanması ve öldürülmesi hakkında çeşitli rivayetler vardır.

İbn Kesîr birkaç delile dayanarak burada anılan kentin Antakya olmadığını söylüyor. Çünkü öykünün açık anlamından elçilerin, 'İsâ'nın havârileri değil, Allah'ın elçileri olduğu anlaşılır. Sonra Antakya halkı, 'İsa'nın havarilerini inkâr etmemiş, ona inanmışlardır. 'İsa'ya inanan ilk kent Antakya'dır. Antakya halkının helâk edildiğine dair bir haber yoktur. İbn Kesîr'e göre kentin adı gerçekten Antakya olsa bile bu, bilinen Antakya'dan başka bir Antakya olmalıdır (İbn Kesîr, Tefsîr: 3/570-571).

(devamı yarın..)