ALLAH’IN İPİYLE KASIT NEDİR?
Cuma, 21 Mart 2014 00:00

ALLAH’IN İPİYLE KASIT NEDİR?

“Ey inananlar, Allah’tan, O’na yaraşır bi­çimde korkun ve ancak Müslüman­lar olarak ölün. Ve topluca Allâh’ın ipine yapışın, ayrılmayın; Allâh’ın size olan ni‘metini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz, (Allâh) kalblerinizi uzlaştırdı. O’nun ni‘metiyle kardeşler haline geldiniz. Siz ateşten bir çu­kurun kenarında bulu­nuyordunuz, (Allâh) sizi ondan kurtardı. Allâh size âyetlerini böyle açıklıyor ki, yola gelesiniz.” (Âl-i İmran: 102-103) âyetinde Müslümanlara, Allah’ın ipine sarılıp bölünmemeleri emredilmektedir. Allah’ın ipiyle ne amaçlanmaktadır?

Cevap: Âl-i İmran 100-103’ncü âyetlerde müminlere, bir grup Kitap ehlinin bozguncu söz ve davranışlarına kapılarak birliklerini bozmamaları, Allah'ın gökten yere sarkıttığı Kur'ân ipine sarılıp yükselmeleri emredilmektedir. Yüce Allah'ın, gökten yere sarkıttığı ipe, yani Allah'ın indirdiği Kur’ân dinine sarılanlar, birleşirler. Daha önce birbirine düşman olan Medine toplumu, birbirlerine karşı ateş püskürürdü, içleri kin ve nefret dolu olan bu insanları, Allah'ın dini birleştirdi. Bunlar, nefret ateşiyle dolu bir yarın kenarında idiler, düşmanlık ateşi içine düşüp mahvolacakları bir sırada Allah, hidayetini lütfedip onları helâkten kurtardı. Şimdi hidayete gelip kardeşlik içine girdikten sonra tekrar o düşmanlık devirlerine dönmeleri, yakışık alır mı hiç?

Allah Elçisinin Medine'ye teşriflerinden önce burada Evs ve Hazrec diye iki Arap kabilesi otururdu. Cahiliyye döneminde bunlar arasında şiddetli düşmanlık vardı. Zaman zaman bunlar kavga ederler, savaşırlardı. İki kabile arasında geçen son savaş da Bu'âs harbi idi. Medine'ye İslâm gelince iki kabile birbiriyle dost ve kardeş oldular.

Onların bu kardeşçe yaşayışları, aslında ikisini de istemeyen Yahudîleri son derece kıskandırıyordu. Yahudîlerden Kays oğlu Şâs, bir gün Evslilerle Hazreçlilerin birlikte konuşup sohbet ettiklerini gördü, çok canı sıkıldı: "Bunlar böylesine dost oldukları sürece bizim burada yerleşmemize imkân kalmaz" diyerek bir Yahudî çocuğunu onların arasına gönderdi ve onlara Bu'âs harbini, bu harbde Evs'in Hazreç kabilesini yendiğini hatırlatmasını tenbih etti. Yahudî çocuğu, aralarına sokulup Bu'âs konusunu ortaya atınca o günlerin düşmanlıkları gönüllerde depreşmeğe başladı. Evs ve Hazreç mensupları birbirlerine lâf atmağa başladılar ve: "İsterseniz o günü tekrar edelim, haydi Harra'ya gidelim!" dediler. Bu'âs harbi Harra meydanında geçtiği için oraya gidip vuruşmak istediler, silâhlarını almağa başladılar. Tam bu sırada Allah'ın Elçisi, durumdan haberdar olup geldi, onları yatıştırmağa çalıştı: "Ben sizin aranızda iken cahiliyye dâ'vasını mı güdüyorsunuz?'' dedi ve yukarıdaki âyetleri okudu. İki kabile mensupları da yaptıklarına pişman oldular, barıştılar, birbirlerine sarıldılar.

İşte âyetler Müslümanlara, daima kardeşliklerini, birliklerini korumaları, bozguncu kişilerin veya ulusların kışkırtmalarına kapılmamalarını öğütlemektedir. Bugün sanki İslâm âleminde, âyetlerin işaret ettiği durum yaşanmaktadır. Müslümanların birliğini bozup zayıflatmak için Türkiye'de Türk-Kürt, Sünnî-Alevî, laik-antilaik, ilerici gerici ve özellikle particilik düşmanlığı yaratılmaya çalışılıyor. Suriye'de ve Mısır'da olanlarda menfaatleri zedelenen Batılı ulusların parmağı görünmektedir.

Halkının üstüne ateş açan bir ordu, milletin ordusu olabilir mi? O orduyu finanse eden kim? Mısır halkı. Mısır halkının, dış düşmana karşı ülkeyi korumak üzere kurduğu ordu, dış düşmana değil, halkın üzerine ateş açabilmekte ve 1000'den fazla insanı öldürüp 5 bine yakın insanı yaralayabilmektedir. Aslında kardeş olan insanlar birbirlerini böyle acımasızca öldürebilirler mi? O halde bu âyetlere kulak verip aklımızı başımıza almalı, tekrar birbirimize sarılıp kardeşliğimizi pekiştirmeliyiz.

Seçim zamanı herkes görüşüne uygun bulduğu partiye oy verir, orada iş biter. Kazanan hangi parti olursa artık milletin tercihi diyerek sonuca teslim olur. Kazanmayan kazanana düşmanlık beslemez, kin gütmez. Her hususta Avrupa'yı örnek almaya çalışırız ama bizdeki bu seçim propagandaları, bu meydan küfürleri, iftiralar hiç de medeni bir toplumun işi değildir; hele hele Müslüman bir toplumun davranışı asla değildir.