MÂUN SURESİNİN TEFSİRİ (1)
Perşembe, 27 Şubat 2014 00:00

MÂUN SURESİNİN TEFSİRİ (1)

Üstad, Maun Suresinin 4. ayetinde geçen salat kavramıyla ilgili nasıl yardımcı olursunuz.

Cevap: Mâun Suresine yaptığımız tefsir aşağıdadır:

Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla. 1- Din(âhiret cezasın)ı yalanlayan(adam)ı gördün mü? 2- İşte o, öksüzü iter, kakar; 3- Yoksulu doyurmağa önayak olmaz. 4- Şu namaz kılanların vay haline, 5- Ki, onlar namazlarından gaflet ederler (kıldıkları namazın değerini bilmez, ona önem vermezler). 6- Onlar gösteriş (için ibadet) yaparlar. 7- En ufak bir yardımı esirgerler.

Tefsîr:

Bu âyetlerde dini, yani âhiret hesap ve cezasını yalanlayanların, yetime acımayacakları, onu itip kakacakları, yoksula yardım etmeyecekleri, başkalarını da yardıma teşvik etmeyecekleri belirtildikten sonra namazlarından sehveden yani namazı önemsemeyen, huzursuz ve gaflet ile, eğlence gibi namaz kılan kimselere teessüf edilmekte ve namazın ruhlarına tesir etmediği o kimselerin vasıfları belirtilmektedir: Onlar gösterişi seven, gösteriş için ibadet eden, zekât vermeyen veya birinin işini görmek için çanak, çömlek, balta, keser gibi ev eşyasını ödünç vermeyen kimselerdir.

Demek ki âhiret hesap ve cezasına inanan kimse, yetîme acır, yoksula yardım eder, namazını huzur ile, zamanında ve sürekli kılar. Gösterişi sevmez, yaptığı iyiliği ve ibadeti gösteriş için değil, samimiyetle yapar, başkalarına iyilik eder.

Son âyetteki “Mâûn” kelimesi üzerinde dört görüş vardır: Zekât, mal, su, konu komşu arasında ödünç verilen kab kacak, balta, koğa, makas gibi eşyadır. “yemne'ûne'l-mâ'ûn”: Zekâta engel olurlar, yahut kimseye yardım etmezler, su vermezler veya kimseye emanet eşya vermezler anlamlarına gelir. Bunların hepsi âyetin muhtemel mânâları olmakla beraber, genellikle Kur'ân'da namaz, zekât ile beraber kullanıldığından biz burada da mâ'ûn kelimesinin zekât anlamına geldiği kanısındayız. Onun için meâlde bu mânâyı tercih ettik.

Surenin 5-7’nci âyetlerinde "namazlarından sehvedenler" ya­ni namazlarına önem vermeyen, aldırmayan, doğru-dürüst kılma­yan veya eğlence türünden kılanlar, zekâtı da vermeyenler kınan­maktadır.

"Namazlarından sehveden namaz kılıcıların vay haline!" âyetlerinden müfessirlerden bazıları namazlarından sehvi: farz namazları vaktinden tehir ederler, vaktinde kılmazlar; bazıları namazlarını terk ederler, kılmazlar; bazıları da namaza önem vermezler, gaflet ile eğlence kabilinden kılarlar şeklinde mânâ vermişlerdir (Câmi'u'l-beyân: 30/311-312). 'Abdullâh ibn Mes'ûd, "sâhûn" yerine "lâhûn" okumuştur Fethu'l-Kadîr: 5/500) ki bu, son anlamı güçlendirmektedir. Bu takdirde âyet, "Onların Beyt yanındaki namazları, ıslık çalma ve el çırpmadan ibârettir" (Enfâl Sûresi: 35) âyeti gibi, müşriklerin ibadeti bir eğlence haline getir­diklerini anlatır.

 

(devamı yarın..)