CÜNEYD-İ BAĞDADÎ 'İN NESLİ
Pazar, 26 Ocak 2014 00:00

CÜNEYD-İ BAĞDADÎ 'İN NESLİ

Muhterem hocam, aklımda bir soru var, çareyi sizde bula­cağımı umarak bu yazımı yazıyorum. Öncelikle merhaba Hatay’-‘ın Reyhanlı ilçesinde ikamet etmekteyim. Cüneyd-i Bağdadî’nin torunu olduğumuz iddia ediliyor. Soyadım Cüneydioğlu. Sizce bu doğru mu? Birinci sorum bu. İkinci sorum ise Cüneydioğluları Arap mı, Türk mü? Benim bildiğim kadarıyla Cüneyd-i Bağdadi Araptır fakat aslan adında bir torunu var. Aslan Türk hanımlarla evlenerek soyun türkleşmesini sağlamış. Sizce bu bilgim doğru mu vereceğiniz bu cevabı 5000 bin kişilik Cüneydioğlu ailesi olarak merakla bekliyoruz. Selametle kalın, hoşçakalın.

Cevap: Ben bu konuyu yıllar önce de cevaplamıştım. Benim bildiğime göre Cüneyd'in Türklükle ilgisi yoktur.

El-Cüneyd ibni Muhammed, Ebû’l-Kāsım el-Hazzâz (297/ 909). Babası camcı olduğu için kendisine el-Kavarîrî denilir. Aslen Nihavend'lidir Ira'ta doğmuş ve yetişmiştir. Fakih idi. Fakih Ebû Sevr'den fıkıh öğrenmiştir. Hattâ bu yüzden kendisinin, Süfyan-i Sevrî mezhebinde olduğu sanılmıştır. Serî'nin yeğeni (kız kadre­şinin oğlu) dir. Serîyy’üs-Sakatî, Hâris el-Mu­hâsibî, Muham­med ibni 'Ali el-Kassâb ve başkalarının sohbetinde bulunmuştur. Sûfî­lerin sözcüsü ve imamı kabul edilir. Geniş bilgi sahibi idi (Sülemî, Tabakat, s. 155-163; Şa’rânî, 1/98-101; Kuşeyrî, Risale, s. 24). Güzel va'z ederdi. Kerametleri vardır. Hasan ibni Arafa'dan hadîs rivayet etmiştir. Kendini ibadete vermişti. Her gün üçyüz rek'at namaz kılar ve otuz bin tesbih çekerdi. Bu suretle Allah ona za­manında kimsenin bilmediği ilimleri açtı. Kendisine bu ilmi nere­den aldığı sorulunca: “Kırk sene Allah'ın huzurunda otur­maktan” demişti. “Ârif kimdir?” sorusuna:“Ârif, sen bir şey söyle­mediğin halde içini keşfedip söyleyendir” dedi (Târîhu Bağdâd, 7/241-249; el-Bidâye Ve'n-Nihâye, 11/115; Tezkire, 2/6-30). Bayezîd'in tersine sahvı (uyanıklığı) fenaya (Hakk’ın varlığında bireysel bilincini tamamen yitirmeğe) üstün tutardı.

Ünlü mutasavvıf Seriy es-Sakatînin yeğeni olup Tasavvuf evinde büyüyen Cüneyd, küçüklüğünden itibaren tasavvuf alanında kendisine “Seyyidu'l-ârifîn: Bilgelerin efendisi” unvanı verilmiştir. Tasavvufun ana umdelerini açıkladığı risalelerinde Fena, Beka, Mahv, Sekr, Sahv, Mîsve benzeri tasavvuf terimlerini kendine özgü gayet kapalı bir üslûb ile anlatmış, kendisinden sonra gelen sûfî­lerin imamı olmuştur.

Babasının Kavârîrî lakabını taşımasından camcı olduğu, kendisinin Hazzâz lakabıyla anılmasından kumaş tüccarı olduğu anlaşılabilir. Ama muhtemeldir ki çeşitli olaylar yüzünden Cü­neyd'in neslinden biri Anadolu'ya, Hatay'a göç etmiştir. Siz de o nesilden gelmiş olabilirsiniz. Tarihte böyle şeyler çoktur. Pey­gamber soyundan çok kimse İran'a gidip yerleşmiş, o ortamda elbette çocukları da Farsça konuşan İranlılar olmuşlardır ama onlar yine Ehl-i Beyt'ten sayılırlar. Aynı şey Osmanlı ülkesi için de söz konusudur. Onlardan Kürt veya Türk bölgesine göçüp oralarda yaşamış olanlar da haliyle Kürtleşmiş veya Türkleşmişlerdir ama yine onlar Peygamber evladı olarak anıla gelmişlerdir. Mesela Safiye Ayla'nın kocası Şerif Huhittin Targan Hz. Hasan soyundan gelir ama Türktür.

Bu konuda geniş bilgi için "Cüneyd-i Bağdâdî ve Mek­tupları" adlı eserimi okumanızda yarar vardır.