HARAM OLAN ETLER (4)
Pazar, 13 Ekim 2013 00:00

HARAM OLAN ETLER (4)

(...dünden devam)

3’ncü âyette harâm kılınan etler, daha önce harâm kılınmış olanların açıklanmasından ibarettir: Çünkü boğulan, düşerek, sopa gibi bir şeyle vurularak, toslanarak veya canavar tarafından parçalanarak ölen hayvanlar hep meyte (leş) çeşitleridir. Dikili taşlar üzerine boğazlananlar da Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen murdar hayvanlardır. Eğer bunların dışında harâm olan bir şey olsaydı, mutlaka daha sonra inmiş olan âyetlerde buna işâret edilirdi. Demek ki şerî‘at, başında da, sonunda da yalnız bu dört tür etin harâm olduğunda ısrar etmiş, bunun dışında bir şeyi harâm kılmamış; ayrıca:

“Ey inananlar, Allah'ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri harâm etmeyin, sınırı aşmayın. Çünkü Allah, sınırı aşanları sevmez.” (Mâide: 87–88) âyetleriyle de inananlara, güzel şeyleri kendilerine harâm ederek haddi aşmamalarını, Allah'ın, haddi aşanları sevmediğini; Allah'ın verdiği güzel ve temiz rızıkları yemelerini ve inandıkları Allah'tan sakınmalarını buyurmuştur.

Bir rivayete göre içlerinde Hz. Alî'nin ve Osman ibn Maz‘ûn'un bulunduğu on sahâbî, bir gün Allah Elçisinin öğütlerinden çok etkilenerek dünyadan tamamen yüz çevirmeğe karar vermişler. Kimi et yemeyi, kimi yağ yemeyi, kimi gündüzün yemek yemeyi, kimi uyumayı, kimi kadınla birleşmeyi kendisine harâm kılmış. Kadınla birleşmeyi kendisine harâm kılan Osman'ın karısı durumu, Hz. Peygamber'e şikâyet etmiş. Allah'ın Elçisi Osman'a orucunu bozmasını emretmiş:

"'Bazı insanlara ne oluyor ki kadınları, yemek yemeyi, uyumayı kendilerine yasaklıyorlar? Bakın, ben (geceleyin) hem uyurum, hem namaz kılarım; (gündüzün) oruç tutarım da, tutmam da. Kadınlarla da birleşirim. Benim sünnetimden ayrılan, benden değildir' dedi ve 'Ey inananlar, Allah'ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri harâm etmeyin, sınırı aşmayın. Çünkü Allah, sınırı aşanları sevmez.' âyeti indi." (Buhârî, Nikâh: 1; Müslim, Nikâh: 5) Peygamber (s.a.v.), Osman'ı tebettülden (eşiyle ilişkiyi kesmekten) menetmiştir (Müslim, Nikâh: 7).

Fahre'd-dîn Râzî de: "Kur'ân'da yalnız bu dört tür et harâm sayılmıştır, ama Hz. Peygamber(s.a.v.)in, bunların dışında bazı şeyleri harâm kılmış olması mümkündür. Bu konudaki haberler, haber-i vâhid (tek kişi haberi) ise de haber-i vâhid ile Kur'ân'ın genel hükmünü özelleştirmek câizdir" diyenlerin görüşünü şöyle reddetmektedir:

"Âyetin saydıkları dışında başka harâmlar olduğunu söyleyen rivayetlerle âyet özelleştirilmiyor, açıkça neshediliyor (hükmü yürürlükten kaldırılıyor). Çünkü Allah'ın: 'De ki: Bana vahyolunanda, (bu harâm dediklerinizi) yiyen kimse için harâm edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş yahut akıtılmış kan yahut domuz eti ‒ki pistir‒ ya da Allah'tan başkası adına boğazlanmış bir fısk (murdar olmuş hayvan) olursa başka (bunlar harâmdır). Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) saldırmamak ve (zorunluluk) sınırı(nı) aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir). Çünkü Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir.' âyeti, bu dört tür etin dışında harâm etin bulunmadığını söylüyor. Bakara Suresi’ndeki 173’ncü âyet de harâm olanların, ancak bu dört şey olduğunu belirtiyor. Çünkü innemâ hasr ifade eder. Şimdi:

'– Hayır, bunların dışında şunlar da harâmdır' demek, biri Mekke'de, biri Medine'de inen bu iki âyetin hükmünü neshetmektir. Haber-i vâhid ile Kur'ân neshedilemez. Allah'ın kesin hükmüne aykırı olan haber-i vâhid kabul edilemez." (Mefâtîhu’l-ğayb: 13/223)

(devamı yarın..)