KUR'ÂN'A YAKLAŞIMDA İSLÂH AKIMI: MODERNİZM (7) (...dünden devam) Yalnız şurasını da belirtmek gerekir ki Yenilikçiler, teolojik ve felsefî konulara fazla ilgi göstermemişlerdir. Onlar, insanı düşünceye, kendisini çevreleyen eşyâyı anlamaya, kanıtla hareket etmeye ve bilime yönelten âyetler üzerinde çok durmuşlardır (Flügel tarafından yazılan...
Çarşamba 27 Mart 2024
Devamını OkuKUR'ÂN'A YAKLAŞIMDA İSLÂH AKIMI: MODERNİZM (6) (...dünden devam) c) Peygamber’in hayatı ve vahyin uygulanışı hakkında Selef, en sağlam bilgi kaynağıdır. Selefin icmâ‘ı (oybirliği), iki kaynağın (Kur’ân ve Sünnetin) ruhunu yansıtır. Bu bakımdan…
KUR'ÂN'A YAKLAŞIMDA İSLÂH AKIMI: MODERNİZM (5) (...dünden devam) Bazı sahâbîler, Hz. Peygamber'in, dünyâya ilişkin bazı yasaklarını hüküm sanarak bunlardan kaçınmışlar, sonunda Peygamber bu tür emirlerinin bağlayıcı olmadığını bildirmiştir. Meselâ Hz. Peygamber Medîne'ye…
KUR'ÂN'A YAKLAŞIMDA İSLÂH AKIMI: MODERNİZM (4) (...dünden devam) b) Kur’ân’ın Tefsîri: İslâh yanlıları, Kur’ân’da zâhir mânânın dışında birtakım gizli mânâlar arayan; açık anlam yerine az çok sembolizme kaçan sübjektif yorumlar…
ORUÇ KEFFÂRETİ HAKKINDA (3) Fakat altmış gün ard arda oruç tutmak gibi bir keffâret söz konusu olamaz. Çünkü Allah, işlenen suça, ondan çok daha ağır bir cezâ vermez. Nasıl namazını kılmayan…
ORUÇ KEFFÂRETİ HAKKINDA (2) (...dünden devam) Dârekutnî el-‘İlel’de, Zührî’den aldığı rivâyete ta‘lîkan: “Böylece köle âzâdetmek, ya da iki ay oruç tutmak, ya da altmış fakiri doyurmak sünnet oldu” demiştir (Feth: 4/168). Buna…
ORUÇ KEFFÂRETİ HAKKINDA (1) Diyanet fetvalarına göre orucu bozan ve bozmayan durumlar ince çizgilerle birbirinden ayrılıyor. Orucu bozan şeylerde ise çok önemli bir nokta var. Mesela adet gören kadının orucu bozulunca…
KUR'ÂN'A YAKLAŞIMDA İSLÂH AKIMI: MODERNİZM (3) (...dünden devam) İlk Prensiplere Dönme: İslâhın en çarpıcı karakteri, “İlk prensiplere dönme” çabasıdır. Bundan dolayıdır ki Selefiyye olarak adlandırılan Yenilikçiler, gericilikle de suçlanmışlardır. İlk prensiplere dönme…
KUR'ÂN'A YAKLAŞIMDA İSLÂH AKIMI: MODERNİZM (2) (...dünden devam) B) Çağımız İslâm Anlayışında İslâh: Ana çizgileriyle açıklanan tarîhî, kültürel yöntemin bir devamı görülen modern Yenilikçilik Akımı, son derece verimli bir kuşağın…
KUR'ÂN'A YAKLAŞIMDA İSLÂH AKIMI: MODERNİZM (1) A) Târîhî Perspektif İçinde İslâh: 1– İslâm kültüründe yaygın bir terim olan İslâh kelimesi, Sulh kökünden türetilmiştir. İslâhın fail ismi muslih, bunun çoğulu…
RAMAZAN AYI VE ORUÇ HAKKINDA -6- (...dünden devam) Zaten biz, oruçta anlatıldığı biçimde bir gün yerine 61 gün oruç tutmak gibi bir keffâret anlayışını, Kur’ân’ın, cezânın, işlenen suça denk olacağı prensibine aykırı olduğu…
RAMAZAN AYI VE ORUÇ HAKKINDA -5- (...dünden devam) Keffâret Ne Demektir? Keffâret, örtücü demektir. Herhangi bir suretle işlenen bir suçu, günâhı örten, gideren şeye keffâret denir. Yüce Allah, bazı günâhları, kusurları, birtakım vesilelerle affeder.…
RAMAZAN AYI VE ORUÇ HAKKINDA -4- (...dünden devam) Oruçla İlgili Bazı Önemli Sorunlar Her Ramazan ayı geldiğinde oruçla ilgili birçok mes’ele sorulur. İğne yaptırmanın, denize girmenin orucu bozup bozmayacağı konusu, her yıl yinelenen soruların…
RAMAZAN AYI VE ORUÇ HAKKINDA -3- (...dünden devam) Buralarda yaşayanların, altı ay oruç tutmaları elbette mümkün olmadığı gibi, altı ayda bir kez sabah ve bir kez de akşam namazı kılmaları da ma‘kul olamaz.…
RAMAZAN AYI VE ORUÇ HAKKINDA -2- (...dünden devam) Bu iki rivâyetten oruç vaktinin, ufukta ışığın yatayına yayılmasıyla başlayacağı anlaşılır. Fakat bazı bilginler bunun hemen bu vaktin başlangıcı değil, ışığın yollara, evlere dolacağı…
İSLÂM’DA HURAFENİN YERİ YOKTUR (7) (...dünden devam) İmam-ı Muhammed sıradan bir âlim değildir. Muhalif mezhebdeki tabakat yazarlarının dahi kabul ettikleri üzere, Irak’ta Ebû Yusuf’tan sonra fıkhın reisliği ondadır. İmâm-ı Şâfiî ve Ahmed…
RAMAZAN AYI CÜMLE İNANANLARA MÜBAREK OLSUN! -1- Hadise göre önü rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtulma sebebi olan on bir ayın sultanı Ramazana ulaşma mutluluğunu yaşıyoruz. Kur’ân Ramazanı şöyle anlatıyor: “Ramazan ayı…
İSLÂM’DA HURAFENİN YERİ YOKTUR (6) (...dünden devam) Âyet, gerçek îmânın, ancak bir şeyi düşünüp, doğruluğuna kanâat getirmekle elde edileceğini, körü körüne taklîdin, kâfirlerin işi olduğunu açıkça belirtiyor. Bundan dolayı mü'minlerin, saplantılardan kurtulup…
İSLÂM’DA HURAFENİN YERİ YOKTUR (5) (...dünden devam) Taklîdin anlamı ve hükmü Kurtubî, bu âyetin tefsîrinde taklîdin hükmünü şöyle açıklıyor: Tahlîd: Devenin boynuna takılan yulardan alınmıştır. Yularını başkasının eline verip, güdülen bir varlık gibi…
İSLÂM’DA HURAFENİN YERİ YOKTUR (4) (...dünden devam) Bu âyetlerde anlatılanları şöyle özetleyebiliriz: Yüce Allah, yeryüzünde bulunan güzel şeyleri insanlara helâl kılmıştır. Esasen bunları insanlar için yaratmıştır. Hakkında ilâhî bir yasak gelmeyen her…
İSLÂM’DA HURAFENİN YERİ YOKTUR (3) (...dünden devam) Yüce Allah, Peygamber’ine şöyle emretmiştir: “Mescidler, Allâh'a mahsustur. Allâh ile beraber hiç kimseye yalvarmayın. 19- Allâh'ın kulu kalkıp O'na yalvarınca (hayretten, hepsi) onun üzerine üşüşüp…
İSLÂM’DA HURAFENİN YERİ YOKTUR (2) (...dünden devam) Çünkü Kur’ân’ın hitâbettiği toplum, Allah’ın varlığını kabul eden bir toplum idi. Ancak onlar, evrenin yaratıcısı, yaratıkları besleyen, doğa yasalarını yöneten, evreni yöneten mutlak Tanrının…
İSLÂM’DA HURAFENİN YERİ YOKTUR (1) Hurâfe: Sözlükte bunamak anlamına gelen hareften türemiş bir isim olan hurâfe, akla ve gerçeğe aykırı olan aldatıcı sözdür. Masal, efsane ve genel olarak gerçek dışı olduğu…
GÜZEL SAN‘ATLAR (9) (...dünden devam) Bir Âzerî şair, musikiyi reddedenlere şöyle diyor: Bu bezm-i eyşte rûhun gıdâsı mûsikîdir Seven könüllerin öz dil-rübâsı mûsikîdir Ne sâde, ince yaratmış, tırarı? ustâdı, Mürekkep inceliğin iptidâsı mûsikîdir Suâl-i Leyli’ye Mecnun verip…
GÜZEL SAN‘ATLAR (8) (...dünden devam) Peygamber (s.a.v.), latîfe için söylediği “Camları kırarsın” sözüyle Enceşe'nin güzel sesiyle develeri coşturup koşturmakla nârin yapılı kadınların rahatsız olacağını, onların rahatsız olmaması için develerin fazla coşturulmamasını anlatmak…
GÜZEL SAN‘ATLAR (7) (...dünden devam) Kayseri’de, Selçuklular zamanında yapılmış olan Cevher Nesîbe Şifâhânesinde, akıl hastalarının müzikle tedavi edildiği bir bölüm vardır. Tâ 9-10 yüzyıl önce müziğin ruh üzerindeki etkisini kavrayan İslâm âlimleri,…
GÜZEL SAN‘ATLAR (6) (...dünden devam) a. 2) Güzel Sesin, Ruh Üzerindeki Etkisi: Müziğin, ruh üzerinde derin etkisi vardır. Ses var ki sevindirir, ses var ki üzer, ses var ki uyutur, ses…
GÜZEL SAN‘ATLAR (5) (...dünden devam) "Ben derim ki: Eğlence ruhu dinlendirir, sıkıntılarını atar. Ruh sıkılırsa körleşir. Onu dinlendirmek, eyleme daha ciddiyetle devamını sağlar. Öğrencinin Cuma günleri dinlenmesi, haftanın çalışma yorgunluğunu atmasına ve…
GÜZEL SAN‘ATLAR (4) (...dünden devam) "Semâ‘ın harâmı, helâli ve şüphelisi vardır. Nefis arzu ve hevesiyle dinleyen için semâ' harâm; câriyeden veya eşinden, temiz niyet ile dinleyen için –araya eğlence girdiğinden dolayı–…
GAYBI BİLMEK, LEVH-İ MAHFUZDAN HABERDAR OLMAK VE RİCAL-İ GAYB (2)(...dünden devam) Ğayb meselesine gelince: Gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Hatta Hz. Peygamber'in de geleceği bilmediği âyetlerle vurgulandığı gibi Hz. Aişe de: "Kim Muhammed yarını bilirdi derse iftira etmiş olur" demiştir. Cin Suresindeki âyetin tefsîri de şöyledir: 26-27’nci âyetlerde Allah'ın, gaybını, ancak râzı olduğu elçisine göstereceği, başkasına göstermeyeceği bildirilmektedir. Gaybı Allah'tan başka kimsenin bilmeyeceği, birçok âyette vurgulanmıştır. Peygamberlere verilen bilgiler de ğaybdan onların rûhuna aktarılan vahiylerdir. Demek ki Allah bir elçisine vahyederek ona birtakım gizli bilgiler verebilir. Peki, ama gelecekten haber veren, söyledikleri doğru çıkan birtakım kâhinler, büyücüler olduğu gibi ibâdet ile kemâl kazanmış sâlihler, velîler de vardır. Bunların durumu, bu âyetlerin söylediklerine ters düşmüyor mu? İşte bu husus, İslâm bilginleri arasında ihtilâf konusudur. Bu ihtilâfı Şevkânî, tefsîrinde özetlemiştir. Oradan nakledelim: Kurtubî şöyle demiştir: Yüce Allah'ın, kendisini ğaybı bilmekle övüp bunu yaratıklarına değil, sadece kendisine özgü kılması, ğaybı Allah'tan başka kimsenin bilmediğini kanıtlar. Sonra yüce Allah, râzı olduğu elçileri bundan istisna ederek, vahiy yoluyla onlara ğayb bilgisinden vermiş ve bunu, onlara mu'cize, nübüvvetlerinin doğruluğuna delil yapmıştır. Yıldızlara bakıp gelecekten haber veren ve reml atan, el falına bakan, kuş kovan gibi müneccim ve benzeri kimseler, Allah'ın râzı olduğu elçilerden değildir ki Allah onlara da ğayb bilgisinden bir parça versin. Bu gibi kimseler, sezgi, tahmin ve yalanlarıyla Allah'a karşı nankörlük etmişlerdir (Kurtubî: el-Câmi' li-Ahkâmi'l-Kur'ân: 9/28). Sa'îd ibn Cübeyr'e göre "Allah'ın râzı olduğu elçi", Cebrâîl'dir. Sa'îd'in bu sözü uzak bir ihtimaldir. (Kurtubî böyle sanıyor ama Sa'îd'in sözünün doğruluğu, Meryem Sûresinin 64. âyetinden açıklıkla anlaşılmaktadır). Bir kavle göre "Ancak râzı olduğu elçi bunun dışındadır" cümlesinden kasıt, Allah'ın elçiye kıyâmetin kopacağı zaman gibi risâlete ilişkin olmayan ğayb haberlerini değil, peygamberlikle ilgili bilgileri vereceğini anlatmaktır. Vâhidî şöyle demiştir: "Bu âyette, müneccimin söylediklerinin çıkacağını iddiâ edenin Kur'ân'ın söylediklerini inkâr etmiş olacağına delil vardır." Büyük Tefsîr yazarı Fahreddîn-i Râzî'ye göre âyette bazı yorumcuların savlarına delîl yoktur. Çünkü âyet, Allah'ın bütün ğayb bilgisi hakkında değildir, ancak bir ğayb bilgisi hakkındadır ki o da kıyâmet vaktidir. Çünkü bu âyet, "Size va'dedilenin yakın mı, yoksa uzak mı olduğunu bilmem" âyetinden sonra gelmiştir. Eğer denilirse ki: Bu takdirde istisnânın anlamı nedir? Deriz ki: Belki kıyâmetin vakti yaklaşınca Allah onu râzı olduğu elçisine bildirir. Niçin olmasın? Nitekim: "O gün gök beyaz bulutlarla parçalanır ve melekler bölük bölük indirilir" (Furkan Sûresi: 25) buyurmuştur. Demek ki o zaman melekler, kıyâmet gününü bilirler. Yâhut bu istisnâ munkatı'dır. Önceki cümleye bağlı değildir. Yani Allah, râzı olduğu elçinin önüne ve arkasına koruyucular koyar, onlar onu azgın cinlerin ve insanların şerrinden korurlar, demektir. Yüce Allah, elçi olmayan bazı kimseleri de, bazı ğayb bilgilerine vakıf kılabilir. Milel sahipleri(din ve mezhep tarihçileri) bazı rüya tabircilerinin geleceğe ait sözlerinin çıktığında ittifak etmişlerdir. Melikşâh'ın oğlu Sultan Sencer bir kadın kâhini Bağdat’tan Horasan'a getirtmiş, gelecekten sorular sorduğu bu kâhinenin söyledikleri aynen çıkmış. Kelâm ve felsefe ilimlerinde uzman bazı kimseler de bana bu kâhinenin haber verdiği birtakım ğaybî olayların, bütün ayrıntılarıyla çıktığını söylediler. Ebû'l-Berekât, Kitabu't-Ta'bîr'de bu kadının durumunu anlatırken daha ileri giderek şöyle demiştir: 'Otuz yıl bunun halini araştırdım, muğayyebâta dair söylediklerinin aynen çıktığını anladım.' Ayrıca biz, bu hususu doğru ilham sâhiplerinde de görmekteyiz. Hattâ büyücülerde bile bulunabilir. Bazı yıldız falları gerçeğe aykırı ise de bazılarının gerçeğe uygun olduğunu da görebiliriz. İmdi biz, Kur'ân bu görülen şeylere aykırı şeyler söylüyor dersek, Kur'ân taşlanmağa maruz kalır. Öyle ise âyeti, bizim yaptığımız şekilde yorumlamak gerekir" (Mefâtîhu'l-ğayb: 30/168). (devamı yarın..)
|