CENNETE KİM GİRER ? (2)
Çarşamba, 18 Eylül 2013 00:00

CENNETE KİM GİRER ? (2)

(...dünden devam)

Kuşeyrî, Mâide Sûresinde yinelenen aynı âyet için de şu tefsîri yapmıştır:

"(Yüce Allah) Bildirdi ki: 'İnsanlar tevhîd temeli üzerinde birleştikten sonra hâlleri değişik olsa da cehennemden uzak olur, bol mükâfâta ererler."

Kur'ân-ı Kerîm, Allah'ın bu geniş rahmetini tevhîd erbabına sunmuş iken bizim Allah'ın rahmetini daraltmaya; son din mensuplarından başka kimsenin cennete girmeyeceğini iddiâ etmeye hakkımız var mı? Kur'ân, peygamberler ve İlâhî dinler arasında bir ayırım yapmıyor ki! Son din ne ise, ilk din de odur. Peygamberin misyonu, yeni din îcâdetmek değil, İbrâhîm'in getirdiği tevhîd dinini aslî temizliğine kavuşturmak; kendinden öncekileri kendisine tâbi kılmak değil; İbrâhîm'e ve onun soyundan gelen peygamberlere uymaktır.

Görülüyor ki Kur'ân-ı Kerîm, bir milleti topyekün azâba mahkûm etmemiş, indirilen Hak Kitâbı'nın ruhuna bağlı kalanların ödüllendirileceğini; onun yolundan ayrılanların da cezâlandırılacağını belirtmiştir. Bu, Allah'ın genel yasası, temel prensibidir. Son Peygamber Hz. Muhammed'e inanmış olduklarını söyleyen herkesin de cennete gideceğini söylemez, ancak Allah'a ve âhirete inanıp sâlih amel yapanların cennete vâris olacaklarını vurgular. Kur'ân'a göre îmân, sadece kuru bir sözden ibâret değildir. Güzel eylemler biçiminde görünen kesin düşüncedir. Ra‘d Sûresinin 19-24’ncü âyetlerinde cennetlik olan mü'minlerin vasıfları anlatılmaktadır. Bunlar sadece "İnandık" diyenler değil, fakat sözlerinde duran, Allah'ın buyruğunu yerine getiren, Allah'a saygılı, âhiret hesabına inanıp bundan korkan, Hak yolunda çekilecek eziyetlere sabreden, namazlarını kılan, Allah'ın kendilerine verdiği rızktan gizli ve açık olarak sadaka veren, kötülüğü iyilikle savan kimselerdir.

Mü'minûn Sûresinin 1-11’nci âyetlerinde de yine cennete girecek olan mü'minlerin vasıfları anlatılmaktadır. Bunlar, sözle inanmış olduklarını iddiâ edenler değil, fakat saygı ile namazlarını kılan, yalandan, boş sözlerden uzak duran, zekâtlarını veren, nâmûslarını koruyan, sözlerinde duran, emânetlere hıyânet etmeyen sâlih insanlardır. Eski Ümmetler içinde böyle temiz kişiler olduğu gibi, bu Ümmet içinde de vardır: "Çoğu öncekilerden, birâzı da sonrakilerden (olan bu insanlar)" (Vâkıa: 13-14). İşte cennete girecek olanlar, bu iyi yürekli, Haksever insanlardır.

Kur'ân'ın getirdiği bu prensip bu kadar açık iken neden bilmem, bu âyetleri, hep önyargıların sislendirdiği renkli gözlüklerle görüp, ille dinini bırakmayan bütün Kitâp ehlinin cehennemlik olduğu iddiâ edilmiştir? Sanki Allah, kullarını yakmaktan zevk mi alır? Hâşâ O, iyi kullarını yakmayacak kadar merhametlidir. "Allah, kullara zulmedici değildir!" Kur'ân, Hac Suresinde, her üç dinin mabetlerini Allah'ın anıldığı kutsal mekânlar olarak takdim etmektedir: "Onlar, sırf 'Rabbimiz Allah'tır' dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah'ın bazı insanları diğer bazılarıyla savunması olmasaydı, içlerinde Allah'ın ismi çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılırdı. Allah, kendi (dini)ne yardım edene elbette yardım eder. Kuşkusuz Allah, kuvvetlidir, gâliptir." (Hac: 40)

"Yoksa kötülükleri işleyen kimseler, kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler gibi yapacağımızı mı sandılar? Yaşamaları ve ölümleri onlarla bir olacak, öyle mi? Ne kötü hüküm veriyorlar!" (Câsiye: 21)

"Hiç inanan kimse, (yoldan çıkan) fâsık gibi olur mu? Elbette bunlar bir olmazlar. İnanan ve iyi işler yapanlara gelince, onlar, yaptıklarına karşılık, durulmaya değer cennetlerde ağırlanırlar. Yoldan çıkanların barınacakları yer de ateştir. Ne zaman oradan çıkmak isteseler, yine oraya geri çevrilirler ve onlara: 'Yalanlamakta olduğunuz ateş azâbını tadın!' denilir." (Secde: 18-20)

 

(devamı yarın..)