TASAVVUF NEDİR? (3)
Cumartesi, 14 Eylül 2013 00:00

TASAVVUF NEDİR? (3)

(...dünden devam)

 

İBADETTE İHSAN DERECESİ

Peygamber (s.a.v.) kalb temizliğine çok önem vermiş, kalbden kötü düşünceleri silip yalnız Allah'ı düşünmeyi, "İhsân derecesi" olarak nitelendirmiştir. Kendisinden ihsanın anlamı sorulduğunda: "İhsan, görür gibi Allah'a kulluk etmendir. Zira sen O'nu görmüyorsan da O seni görüyor!" (Buhârî, Tefsîru Sûreti Lokman: 2; Müslim, İmân: 57) buyurmuştur.

Bu hadis, ibadetin asıl amacını belirtmektedir ki o da ibadetin, bilinçli olarak yapılmasıdır. Bu husus, ibadetin biçiminden önemlidir. Bilinçsiz olarak yinelenen hareketler, söylenen sözler, duâlar, gerçekte ibadet olmaktan uzaktır. Yüce Allah: "Sarhoş olarak namaza yaklaş­mayın ki ne dediğinizi bilesiniz" (Nisâ Sûresi: 43) buyurmuş, ibadetlerinin ruhunu kaybedip onu oyun, eğlence, bir gelenek haline getiren müşrikleri kınayarak: "Onların Kâbe yanındaki namazları, ıslık çalma ve el çırpmadan ibarettir" (Enfâl Sûresi: 35) buyurmuştur. Allah rızâsı için değil, gösteriş için, gaflet içinde namaz kılanları da: "Namazlarından sehveden (namazın ruhundan uzaklaşıp gaflet ile namaz kılan)lara, gösteriş yapanlara, iyiliği esirgeyenlere yazıklar olsun!" (Mâ'ûn Sûresi: 4-7) demiştir.

Ayrıca ümmetini zikre teşvik etmiş:Rabbını zikredenlerle etmeyen, diri ile ölü gibidir" (Buhârî, Da'avât: 67)"Bir kavim oturup Allah'ı zikrederse melekler onu kuşatır, rahmet onları kaplar, üzerlerine sekîne (huzur, feyiz) iner ve Allah onları kendi yanındakilere zikreder" (Müslim, Zikr: 38, 39; Tirmizî, Da'vât: 7 ). "Cennet bahçeleri nedir?" sorusu üzerine "Zikir meclisleridir" demiştir (Tirmizî, Da'avât: 83; İbn Hanbel, Müsned: 3/150).

Hz. Peygamber (s.a.v.) hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde Cenab-ı Hakk'ın gölgelendireceği yedi kişiyi saymıştır. Onlardan biri de: "Allah'ı tenha bir yerde zikredip gözleri yaşla dolan adamdır" (Buharî, Edeb: 36, Zekât: 16, Rikak: 24, Hudud: 29).

Kur’ân Allah’ı çok zikretmeyi emretmiş ve ancak Allah’ı zikretmekle gönüllerin huzur bulacağını vurgulamıştır.

"İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki kalbleri Allah'ın Zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine Kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalbleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar? "(Hadid Sûresi: 16) "Kalbleri Allah'ın zikrinden katılaşmış olanlara veyl" (Zümer Sûresi: 22) gibi âyetler, katı kalbliliğin, kuruluğun kötülüğünü mü'minlere anlatmaktadır.

Ashabı da özellikle ilk sahâbîler de kendisi gibi âhiret ağırlıklı yaşadı. Tasavvufun ilk kaynağı, Hz. Peygamberde ve ashabında görülen zühd, takvâ, Allah sevgisi ve korkusudur. Yüce Allah onlar hakkında: "Yanları yataklardan uzak kalır; korkarak ve umarak rablerine yalvarırlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler." (Secde: 16),“Geceleri az uyurlardı, seherlerde istiğfar ederlerdi." (Zâriyat: 17-18), "Sîmâları, yüzlerindeki secde alâmetlerinden bellidir" (Fetih: 29) diyor.

(devamı yarın..)