PEYGAMBERİMİZİN KAÇ İSMİ VAR? *** TASAVVUF NEDİR? (1)
Perşembe, 12 Eylül 2013 00:00

PEYGAMBERİMİZİN KAÇ İSMİ VAR? *** TASAVVUF NEDİR? (1)

Hocam selam eder ellerinizden öperim. İki sorum olacak;

1-Peygamberimizin kaç adı var? Kur'ân'da belirtilmeyen ama bazı tarikatların/tasavvuf erbabının iddia ettiği isimleri var mı, Mahmut gibi?

2-Tasavvuf nedir? Ne değildir? Tasavvufla ilgilenelim derken şirke bulaşma riski var mıdır? Hulûl, ruhaniyette peygamberle konuşma şirk düşünceleri değil midir? Saygılarımla,...

Cevap:
1)
Esas itibariyle Peygamberimizin bir tek ismi vardır. O da Muhammed’dir. Ayrıca Hz. İsa (selam ona) kendisinden sonra Ahmed adında bir peygamber’in geleceğini müjdelemiştir. Bu bakımdan Ahmed (övgüye layık) ismi de Pz. Peygamber’in bir sıfatıdır. İsra Suresinin 79. âyetinde de gece ibadetinin, kendisini Mahmud bir makama ulaştıracağı belirtilir. Mahmud Peygamberimizin ismi değil, yükseleceği manevi makamın sıfatıdır.

2) İslâm tasavvufunun kaynağı Kitap ve Sünnettir. Bilindiği üzere çevresi içinde normal bir insan olarak büyümüş olan Hz. Muham­med (s.a.v.), tahsil görmemişti. Zaten o dönemde okuma yazma bilenlerin sayısı da çok azdı. Dünyayı cehalet sarmıştı. İn­sanlar, elleriyle yaptıkları putlara tanrı diye tapıyorlardı. Zayıflar eziliyor, insanlar köle diye eşya gibi alınıp satılıyor, kadınlar hor görülüyor, kız çocuklarından utanç du­yuluyordu. Üstüne karanlık çökmüş olan Dünyayı, bu karanlıktan kurt­arıp aydınlığa kavuştura­cak bir nur, insanlığı hidâyete götürecek bir rehber bekleniyordu.

Hazreti Muhammed, henüz risaletle görevlendirilmezden önce yalnız başına tefekküre dalmak, rabbini anmak isterdi. Bu maksatla Hira mağarasına çekilir, Hira Dağı'nın sessizliği, Allah'ın varlığını bütün ihtişamiyle ifade eden berrak yıldızların ve engin çöl gecelerinin harika letafeti içerisinde derin düşünceye dalardı. Yanına biraz azık, biraz su alarak Mağaraya gider, azığı tükenince dönüp yine biraz azık aldıktan sonra mağaraya çekilirdi. Onun bu halini gören Araplar: "عشق محمَّدٌ رَبَّهُ: Muhammed Rabbına âşık oldu" (Gazalî, al-Munkizu mina'd-Dalâl, s. 50, Mısır) diyorlardı.

İşte Peygamber (s.a.v.) de Peygamber olarak görevlendirilmesinden önce Rabbini anar, düşünür, İslâm’dan önceki şekliyle oruç ve namaz gibi İbrahîm dininden kalma ibadetlerle Rabbine yaklaş­mağa çalışırdı. Bu ibadet ve tefekkürüdür ki kendisini melekten vahiy alma durumuna hazırlamıştır.

Peygamber(s.a.v.)in, bi'setten birkaç yıl önce tehannüs şeklinde başlayan ibadeti, bütün hayâtı boyunca artarak devam etmiştir. Zira Rabbi ona, gecelerinin büyük kısmını ibadetle, zikirle, Kur'ân okumakla geçirmesini emrederek şöyle buyurmuştur: "Ey örtüsüne bürünen, geceleyin kalk (ibadet et, namaz kıl), yalnız gecenin birazında (uyu); Gecenin yarısında (kalk), yahut bundan biraz eksilt, veya bunu artır ve ağır ağır Kur'ân oku. Doğrusu biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız! Gerçekten gece kalk(ıp ibâdet et)mek, daha oturaklı ve geceleyin söz (duâ) daha etkilidir. Çünkü gündüz senin, uzun süre uğraşacağın şeyler vardır. Rabbinin adını an ve bütün gönlünle O'na yönel!" (Müzzemmil Sûresi: 1-8)

Sonra da yüce Allah, Elçisinin ve onunla beraber bazı sahâbîlerinin ibadetlerini beğendiğini bildirmek üzere şöyle buyurmuştur: "Rabbin senin, gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalk(ıp namaz kıl)dığını; seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor..." (Müzzemmil Sûresi: 20)

Korunanların, ancak böyle güzel ibadetlerle, gece saatlerinde Rablerine yalvararak, O'ndan mağfiret dileyerek cennet nimetlerine erdiklerini bildirmiştir: "(Günahlardan) Korunanlar, cennetlerde, çeşme başlarındadırlar. Rablerinin kendilerine verdiğini alırlar, çünkü onlar, bundan önce güzel davranırlardı. Geceleri pek az uyurlardı. Seherlerde istiğfâr ederlerdi" (Zâriyât Süresi: 15-18).

(devamı yarın..)