HASAN YILMAZI’IN 7 OKKALI SORUSU (1)
Cumartesi, 24 Ağustos 2013 00:00

HASAN YILMAZI’IN 7 OKKALI SORUSU (1)

S.A. Hocam Allah sizin gibilerden razı olsun.

Hocam size sorucağım birkaç soru var, eğer izin verirseniz;

1. Sizin tefsirinizden Alak suresini okurken acayip sevindim. Hocam çoğu kişi orda... İbadet eden kişiye... Diye meal verirken siz kelimenin kendisine yani... Namaz kılan kişiye... Diye yazdınız ve açıkladınız. Sizin bulduğunuz kaynağı neden diğerleri bulamıyorlar?

2. Tevbe/16 âyetteki anlam... Yani belki bildiğiniz gibi Abdülaziz Bayındırın kader düşüncesinde, sizin bir fikir değişikliğiniz oldu mu? Bayındır’ın görüşünü dinleyebildiniz mi? Benim aklıma takılan şey ise, rabbim eğer önceden biliyorsa doğru yolu/ veya yanlış yolu seçeceğimi, neden o zaman o seçmeyeceğim yolu yarattı? Rabbim boşuna mı yaratmış oluyor?

3. Hocam Hûd Suresinin ilk âyetlerini nasıl anlamalıyız? Eğer Allah kendisi açıklıyorsa her şeyi, o zaman Peygamberimizin hadislerini veya sizin tefsirinizi nasıl anlamalıyız? Bunlar hikmet mi oluyor?

4. Abese Suresinin ilk âyetlerini bazı hocalar Peygamberimize değil de o müşriklere atıf yaptığını söylüyor, bu Arapça bakımından mümkün oluyor mu?

5. Resul/nebi kavramlarını nasıl anlamalıyız? Bazıları ikisi de bitmiştir diyor, bazıları ise resullük devam ediyor diyorlar, bazıları her nebi resuldür ama her resul nebi değildir diyor?

6. Bizim burada Almanya’da küçük bir Kur’ân halkamız var... Burada sizin, Bayraktar, İslamoğlu’nun tefsirlerini okuyoruz... Bunu nasıl buluyorsunuz? Bir tefsirle mi devam edelim ve bir kişi mi her zaman sohbetleri yapsın?

7) Ve hocam şimdi gördüm sizin Kur’ân Ansiklopedisiniz varmış, bunun tefsirden ne farkı var? Ve sizin kitaplarınız çok zor bulunuyor. O Ansiklopediyi nereden bulabilirim?

Hocam cevap yazın veya yazmayın Allah şimdiden razı olsun sizden. Benim bozuk Türkçemden de kusura bakmayın.

Cevap: 1) Alak Suresinin 9-10. âyetindeki salât (namaz) kelimesini ibadet şeklinde değiştirenler, Araplarda eskiden beri namaz ibadetinin mevcudiyetini bilmeyenlerdir. Onlar zannediyorlar ki Namaz sadece İslam ile gelmiştir, ondan önce namaz yoktu, Araplar hiç namaz kılmazlardı. Bu yanlış bir düşüncedir. Araplar muntazam olmasa da namaz kılarlardı. Hac ibadetleri vardı. Hattâ Ramazan kelimesi, susuzluktan kişinin bağrının yandığı gün ve ay anlamına gelir. Arapların hepsi değilse de içlerinden bazı zahid kişiler oruç da tutarlardı ki bunlara Hanîf’in çoğulu olarak Hunefâ denilirdi. Peygamberlikten önce Hz. Muhammed Aleyhisselâm da bu Haniflerden idi.

Peki, ama Araplarda namaz var idiyse niçin Kur’ân onlara müşrik demektedir? Evet, onlarda ibadet ve namaz vardı ama onlar ibadetlerini, Allah ile aracı tanrı kabul ettikleri varlıklar (Allah’ın kızları sandıkları melekler) arasında paylaştırırlardı. Allah’a ibadet ve dua ederken mutlaka o aracı tanrılara da yalvarır, onların dua ve ibadetlerini Allah’a sunacaklarına, Allah ile kendileri arasında aracı olacaklarına inanırlardı. İşte Kur’ân, buna şirk diyor ve Allah ile kul arasında hiçbir aracıyı, bir aracıya yalvarmayı kabul etmiyor, bu inancı affedilmez bir suç sayıyor. Enfal Suresinde: Onların Kâbe yanındaki namazlarının el çırpmadan ve ıslık çalmadan ibaret olduğu” belirtiliyor. Mâûn Suresinde de müşriklerin, namazı gaflet ile kıldıkları kınanıyor. Yani müşrikler ibadetin ruhunu kaybetmiş, onu sadece kalıba ve gösterişe dökmüşlerdi. Kişiyi Allah’a yaklaştırmayan namaz, gerçek namaz değildir.

 

(devamı yarın..)