ÂFAK VE ENFÜS ÂYETLERİ (1)
Salı, 20 Ağustos 2013 00:00

ÂFAK VE ENFÜS ÂYETLERİ (1)

Sayın hocam, Fussilet suresi 53.âyette ''Onlara âyetlerimizi ufuklarda ve özbenliklerinin içinde göstereceğiz. Ta ki, onun Hak olduğu kendilerine ayan beyan belli olsun'' demektedir. Âyetin anlamını açıklar mısınız? Hürmetler...

Cevap: Bu meali nereden aldınız bilmiyorum ama “özbenliklerinin içinde” tabiri acayip bir tabirdir. Gelelim cevaba:

“Biz onlara, ufuklarda ve kendi canlarında âyetlerimizi göstereceğiz ki o(Kur'â)n'ın gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye tanık olması yetmez mi?”

Fussilet Suresinin 53’ncü âyetinde Allah, Kur'ân'ın gerçek Allah kelâmı olduğunun anlaşılması için insanlara âfâkta ve kendi nefislerinde âyetlerini göstereceğini bildiriyor. Burada iki tefsîr vardır. Birinci tefsîre göre âfâktaki âyetler, Kureyş kavmi dışında meydana gelen olaylardır. İslâm’ın yayılması, fetihler, Kur'ân'ın haber verdiği şeylerin çıkması, âfâktaki âyetlerdir. Bunlar vuku buldukça Kur'ân'ın gerçekten Allah'ın kelâmı olduğu anlaşılır. Nefislerdeki âyetler de ileride Kureyş kavminin başına gelecek olaylardır. Bedir, Mekke'nin fethi, Kureyşin uğradığı sıkıntılar, olaylar da vukubuldukça Kur'ân'ın Allah kelâmı olduğu anlaşılır. Bu takdirde âyet: "O, bütün âlemlere bir öğüttür, uyarıdır, şan ve şereftir. Bir süre sonra onun haberini mutlaka bileceksiniz" (Sâd Sûresi: 87-88) âyeti gibi ileride vukubulacak olaylarla Kur'ân'ın Allah kelâmı olduğunun ortaya çıkacağını bildirmektedir.

2) İkinci tefsîre göre âfâktaki âyetler, Allah'ın, Kur'ân'da varlığının ve birliğinin kanıtı olarak yıldızlar; gece gündüz; ışık karanlık gibi kâinât varlıkları hakkında anlattığı şeyler yani doğa olayları; insanların nefislerindeki âyetler de insanın anne karnında yaratılışı hakkındaki âyetlerdir. Burada Kur'ân'ın, gerçek Allah kelâmı olduğunun anlaşılması için doğa olaylarından ve insanın kendi yaratılışından kanıtlar anlatılacağı buyurulmaktadır.

Kur'ân-ı Kerîm'de ilim ve hikmete çok değer verilmiştir. İlimden söz eden âyet sayısı 750 ye varır. Kur'ân, âlimi görür; cahili kör kabul eder. (Fatır Sûresi, 19-21'nci âyetlere bakınız) "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak öz akıl sahipleri düşünüp ibret alır." (Zümer Sûresi: 9), "Ancak bilgin kulları, Allah'a gereğince saygı gösterir." (Fatır Sûresi: 28) der.

Fakat Kur'ân'ın istediği ilim, boş nazariyyat değil, insanın iç dünyasını aydınlatan din bilgisi ve dış dünyasını aydınlatan pozitif ilimdir. Yüce Allah: "Biz onlara âyetlerimizi âfâkta (dış dünyada) ve kendi içlerinde göstereceğiz" (Fussilet: 53) buyuruyor. Âfakta gösterilen âyetler, doğa varlıkları ve bunların tabi olduğu yasalar, enfüste gösterilen âyetler, insan ruhunun derin aşamaları ve bunlara konulan ilâhî ışıklardır. İşte her iki dünyada Allah'ın yasalarını anlamak, bilgi ve hikmete bağlıdır. Kur'ân, doğa yasalarına "Sunnetullah: Allah'ın âdeti" adını verir ve dikkatimizi hep bu olaylara çeker:

"Üstlerinde kanatlarını açıp yumarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman'dan başka kimse tutmuyor.” (Mülk: 19), "Develere bakmıyorlar mı nasıl yaratıldı? Göğe bakmıyorlar mı nasıl yükseltildi? Dağlara bakmıyorlar mı nasıl dikildi? Yere bakmıyorlar mı nasıl yayılıp döşendi?" (Ğâşiye: 17-20)

 

(devamı yarın..)