Ruh hakkında soru
Pazartesi, 08 Ekim 2012 00:00

Ruh hakkında soru

Hocam bazı yerlerde okuduğum ve edindiğim bilgilerden şunları öğrendim; tüm kötülüklerin ve günahların nefse ait olduğu, ruhun günah işlemeyeceği, rabbimizden üfürüldüğü (geldiği) ve tüm iyiliklerin ve güzelliklerin kaynağı olduğu, rabbin emrinde olduğu ve günah işlemediği, günahın nefse ait olduğu, her günah işlenirken ruhun buna ortak olmadığı ve nefisle bulunmadığını, günah işlendikten sonra da nefse azap ettiğini ve bundandır ki vicdan azabı çekildiğini, bunlar doğru mudur? Fizik beden, ruh ve nefs, 3 ayrı vücudumuz olduğuna istinaden bundan bahsediliyor sizin görüşünüz nedir?

Hocam siz ruhun acı çekeceğini yazdınız, herşeyin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmayan her şeyden üstün güç ve kuvvetin asıl sahibi olan Allah'tan gelen günahsız ruhun acı çekmesi ne manaya gelir? Anlayamıyorum ve yanılgıya düşüyorum; beni aydınlatır mısınız teşekkürler? ...

Cevap: Yazdığınız şeyler hayal ürünü, gayri ciddi görüşlerdir. Bu adamlar nereden bu yargılara varmışlar? Ruhu laboratuara koyup incelemişler mi ki böyle üstün palavralar sallıyorlar. Ve halk da onların bu safsatalarına inanıyor? Nefis nedir? Arapça nefis ruh demektir. Ruhun fiziksel bedenle birleşmiş şekline nefs denilir. Yani nefes alan canlı demektir. Fizik bedenden ayrılan ruh ise soyut ruhtur. Nefsi oluşturan ruhtur. Ruh olmasa nefis olmaz. Nitekim ölüye nefis denmez. Ölünün odundan, taştan farkı kalmaz. Fizik bedene hayat veren, o bedende acıyı ve tatlıyı duyan, sevinen ve üzülen ruhtur. Ruh ayrılınca beden acı duyar mı? Öyle ise acıyı veya sevinci duyan nefis yani fiziksel bedendeki ruhtur. Beden içinde yaptığı eylemler ruhta izler bırakır. İşte ölümden sonra bu izler karşısına ya cennet nimetleri veya cehennem azapları şeklinde görünür. Ya azap çeker veya zevk içinde kalır.

Kur'ân'da nefsin Allah'tan tertemiz olarak bedene sokulduğu şeklinde bir söylem yoktur. Kur'ân'a göre beden ve ruh beraber yaratılır. Gerçi bedene ruh üflendiği âyette ve hadislerde geçer ama üflenen ruh, yaratılmakta olan bedene belli bir zaman sonra verilen bütünsel bilinçtir. Anne rahminde döllenen ceninde ruh, yani canlılık vardır. Zira yumurta da canlıdır, onu aşılayan sperm de canlıdır. Cansızdan bir şey olmaz, cansız sperm, cansız yumurtayı aşılayamaz. Öyle ise sperm de canlıdır, yumurta da canlıdır. Zaten mikroskop altında bunların nasıl canlı ve hareketli oldukları görülür. Ama bunlardaki canlılık, hayvansal canlılıktır. Bunlardaki bilinç de hücresel bilinçtir. Ana rahminde cenin 3 aylık olunca yani bedenin organları tamamlanınca ona ruh üflenir. Ruhun üflenmesi hücresel bilinçten bütünsel bilince geçilmesi demektir. O zaman artık hayvansal ruhtan insani ruha olgunlaşan ruh, fizik bedeni yönetmeye başlar. Ayrıntısını ne ben bilirim, ne de başka bir kimse. Çünkü insana ruh hakkında çok az bilgi verilmiştir (İsra Suresi)

Ben size ruh hakkındaki kanaatimi taşıyan "İnsan ve İnsanüstü Varlıklar" adlı eserimi referans olarak göstermiştim. Siz okumuyorsunuz, sonra size ayrıntılı açıklama yapmamı bekliyorsunuz? Allah'tan temiz olarak gelen ruhun azap çekmesini anlamadığınızı söylüyorsunuz. Elbette ruh da yaratılışında temizdir, beden de temizdir. Henüz herhangi bir şeyle biçim almamıştır. Ama Allah ruha, yani beden içindeki nefse irade vermiştir. Seçim özgürlüğü. Seçimi yapan nefistir. Yani fiziksel bedendeki ruh. Yaptığı seçime göre ya yücelir, ya da alçalarak sıkıntılara duçar olur. Mü’min Suresinin 45-46’ncı âyetlerinde, Hz. Musa’yı yakalamaya çalışırken denizde boğulan Firavun ve adamlarının en çetin azaba sokulduğu buyurulmaktadır:

Allah onu, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu ve Firavun âilesini, azâbın en kötüsü kuşattı: Ateş! Sabah akşam ona sunulurlar. Kıyâmet koptuğu gün de: ‘Firavun âilesini azâbın en çetinine sokun!’" (denilir).” Boğulmuş olan Firavun’un çetin azaba atılan ve sabah akşam ateşe sunulan elbette fizik bedeni değil, ruhudur. Çünkü ruhundan ayrılan beden cansızdır, azap duymaz. Azabı duyan ruhtur.

Ruhun azap çekmesini anlamadığınızı söylüyorsunuz. O sizin sorununuz ben kimse herhangi bir düşünceye ikna etmek zorunda değilim. Biz sadece Kur’ân’ın söylediklerini söyleriz. Hayali düşüncelere itibar etmeyiz.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş