Ruh-beden ilişkisi (2)
Pazar, 16 Eylül 2012 00:00

Ruh-beden ilişkisi (2)

(...dünden devam)

Âhiret ahvali Kur'ân'da bizim anlayabileceğimiz biçimde somutlaştırılarak anlatılmıştır. Başka türlü bizim kavramamız mümkün değildir. Ne oradaki cennet nimetleri mahiyet itibariyle dünya nimetlerinin aynıdır, ne de cehennem azapları, ateşleri dünyadaki azap ve ateşin aynıdır. İbn Abbas'ın dediği gibi isim benzer ama mahiyet farklıdır.

Hz. Peygamber'in, Bedir Savaşında bir çukura doldurulan müşrik ölülerine seslenmesi ise doğrudur ama seslendiği cesetler değil, onların ruhlarıdır. Ruh ölmez, hayatını sürdürür. Ölen bedendir. Ölen kişi kabre konulsun, konulmasın fark etmez, ruhu layık olduğu yere gider.

Ben ölenin ruhunun, bedeniyle hiç ilişkisi kalmadığını, böyle yalın bir dille söylediğimi hatırlamıyorum. İlk ölüm anı ve müteakip zamanlarda ruh, bedeninin yanındadır ama içinde değildir. Hiçbir zaman da bedenin içine girmez, yalnız yanında bulunduğu bedeninin ahvalini görür.

Ölen kişinin kendisini yıkayıp kefenleyenleri gördüğü de doğrudur. Ölenin ruhu henüz yeni ayrıldığı bedeninin yanındadır, hatta kendisini bedeninin içinde hisseder, yanına gelenleri görür, kendisi için ağlayanları duyar ve onların sıkıntısı kendisine yansır. Onun için onların ağlamasından rahatsız olur. Ama rahatsız olan beden değil, bedenden yeni çıkan ve bedeninin yanında bulunan ruhtur. Ölü kabre konulunca da yine ruhu bedeninin halini görür. Fakat bu demek değildir ki ruh kabrin içindedir. Layık olduğu yere götürülen ruh, bedeninin ahvalini de görür.

O abartılı hadislere gelince Kur'ân'a aykırı olan sözleri Peygamber'in söylemesi mümkün değildir. Peygamber ancak Kur'ân'ın bildirdiklerini bilir. Gerisi zamanla din uzmanlarının katkıları ve ürettikleri senaryolardır. Siz isterseniz "Görünmez Âlemin İzleri" adlı eserimi okursunuz. Bu konular hakkında daha ayrıntılı bilgi vardır orada.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş