Kuşkulu ve takvaya aykırı bir işlem *** “Bilmeyenler” ile kimler kastedilmiştir?
Perşembe, 28 Haziran 2012 00:00

Kuşkulu ve takvaya aykırı bir işlem

Değerli Hocam, size bir konuyu arz etmek istiyorum. Bir akaryakıt istasyonunun yüzde elli hissesi bana aitti. Ben de bu hisseleri 675 000 tl ye kardeşime satım işlemi yaparken babamızdan kaldığı şartlı satış yaptık.
1- Akaryakıt istasyonunu kendisi işletecekti, satmayacaktı
2- Şayet satacak olsa malımı bana geri verecekti.
3- Şayet satılmasına benim de rızam çıkarsa paranın bir kuruşuna dokunulmayacak hepsi bana verilecekti.

675 000 tl nin 100 000 tl’si peşin, geri kalanı iki takside böldüm, taksitlerim 2008 ile 2009 yılarına ait olmak üzere iki çek aldım. Fakat bu adam bu akaryakıt istasyonunu satar. Ben Ankara’da yaşadığım için 4 ay sonra duydum. Akaryakıt istasyonu Diyarbakır’ın Bismil ilçesindedir. Duyunca neden böyle yaptın diye sorduğumda borcum vardı, dedi. Peki, paramı ver, dedim o da yok, dedi. Ben de çekleri icraya koydum ve onun adına olan 700 dönüm arazisini ihale yoluyla aldım. İhalede arazisi benim 1500 000 tl nin 528 000 tl sine karşılık geldi. Yani daha bir kısım param askıda kaldı. Şimdi söyledikleri şey, sen kalan paranı ancak istersin 700 dönümünü alamazsın derler. Bu İslami olarak harammış. Ben de bunu size açmayı uygun gördüm. Allah’a emanet olun. 

Cevap: Kardeşim 700 dönüm arazi büyük bir topraktır. Kardeşin dar durumda olmasa istasyonu satmazdı. Satmakla şartlara aykırı hareket etmiş ise de sizin öz kardeşinizin toprağını ihale yoluyla satın almanız da doğru bir şey değildir. Uzlaşın, o sizden aldığı parayı ödesin, siz de onun toprağını geri verin. Yapılan şey kanuna uysa da dinin takva yönüne uymaz. Ağlayanın malı gülene hayretmez. Ben size kardeşinizin toprağını geri vermenizi, ancak onun da size olan borcunu ödemesini tavsiye ederim. Dünya malı kimseye kalmaz. Yarın sen de öleceksin, o da ölecek. Toprak dünyada kalacak. Öyle bir şey yap ki yaptığın sana Allah katında derece kazandırsın. Selamlar.

 


 

“Bilmeyenler” ile kimler kastedilmiştir?

Sayın hocam selamlar! “Yahûdîler: ‘Hıristiyanlar, bir temel üze­rinde değiller,’ dedi­ler. Hıristiyanlar da: ‘Yahûdîler bir temel üzerinde değiller,’ dedi­ler. Oysa hepsi de Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler de tıpkı onların dedik­leri gibi demişlerdi. Artık Allah, ayrılığa düştükleri şey hakkında, kıyamet günü aralarında hüküm ve­recektir.” (2/113)

Hocam bu âyette bilmeyenler ile, kutsal kitaplarından haberi olmayalar mı kastedilmiştir? Çünkü bazı meallerde ''Bilmeyenler de onlar gibi söylediler'' şeklinde geçiyor. Bu bilmeyenler cahiller midir, yoksa kitaplarını bilmeyenler midir? Y. Aydın

Cevap: Kitap ehlinden her biri, kendi yolunun en doğru yol olduğunu iddia ediyor, her biri cenneti yalnız kendisine özgü görüyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) devrindeki Yahudîler, cennete Yahudîlerden başkasının girmeyeceğini, Hıristiyanlar da Hıristiyanlardan başkasının cennete girmeyeceğini söylüyorlardı. Hâlbuki bunlar, kendi hayallerinden ibaret görüşlerdi. Bunlar âlemlerin Rabbi olan Allah'ın rahmetini böyle kendilerine özgü sanıp daraltmakla, tıpkı atadan dededen yazılı bir Tanrısal Kitaba sahibolmadıkları için ümmî ve bilmeyen olarak nitelendirilen Arap müşrikleri de en doğru yolun kendi yolları olduğunu iddia ediyorlardı. Birbirlerini sapıklıkla suçlayan, Allah’ın rahmetini, cennetini sırf kendi tekellerinde gören bu Kitap ehli kavim de bu inanç ve söylemleriyle, atalarından aldıkları geleneklere körü körüne uyan Ümmî Arap müşriklerinin düşünce düzeyine inmişlerdir. Onlar da kendilerinin Allah yanında en makbul kimseler olduklarını söylemiş, fakîr Müslümanları, köleleri küçümsemişlerdi. Allah'ın rahmeti herhangi bir zümreye, topluma, mezhebe özgü değildir; bütün yaratıkları kapsar. Allah'ın rahmeti olan cennet, ne Yahudîlerin, ne de Hıristiyanların elinde olan bir şey değildir. Cennet, Allah'ın mülküdür. Allah, cenneti dilediği kuluna lütfeder. O'nun lütfuna hiç kimse engel olamaz. Allah, halisane kendisine teslim olan kimselere cenneti va'detmiştir. Bu teslimiyyet ise, Yahudîlik ve Hıristiyanlıktan çok daha geniştir. Bunun adı İslâm’dır. Ve dünya kurulalıdan beri İslâm ile vasıflanan herkes cennete girer.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş