Kādir-i Mutlak Yaratan ve Âlemlerin Rabbi kavramları
Mayıs - 2012

Kādir-i Mutlak Yaratan ve Âlemlerin Rabbi kavramları

Hocam ben zaman içinde, iman ile ilgili konularda aklıma takılan soruların cevabını bulmak ve merakımı gidererek tam bir bilgi ile iman edebilmek için çeşitli kitaplar okumaktayım. Her okuduğumu hemen doğru olarak kabul etmek gibi bir tavrım da yok. Nitekim son zamanlarda değişik yazarlara ait okuduğum kitaplarda aynı konuda sanki tenakuz oluşturan bilgiler alıyormuşum hissine kapılıyorum.

Nitekim son okuduğum kitaptaki beyanlar, bilinçli bir inanır olarak kabul ettiğim benim aklımı oldukça karıştırdı. Bu nedenle bu konuda sizin ilminize müracaat etme ihtiyacım zaruri oldu. Daha önceki tarihte sorduğum hususta da beni aydınlattığınız için yine aynı yardımı esirgemeyeceğinizi umarak asıl konuya geçiyorum.

Son okuduğum kitap; bir yazar’ın yazdığı Kur’ân-ı Kerim’in gizli öğretisi adlı kitabı.

Yazar (müfessir diyebilir miyiz bilmiyorum) mezkur kitabının 198 vd. sayfalarında Ta-Ha suresinin 5-7’nci ayetlerini açıklarken Ben-Biz-O.. kavramlarını açıklamaya geçmiş ve şematik çizimde yer alan bir ikizkenar üçgeni, (Kur’ânı Kerim’de ifade bulan yedi gök’ün yedi tabakalı sistem olarak anlaşılması gerektiğinden) aşağıdan yukarı doğru yedi bölüme ayırmış ve bu bölümleri en alttan yukarı doğru olmak üzere;

1-Dünya ve diğer gezegenler tabakası, 2-Ruhsal planlar, 3-Sirius kültürü, 4-Melekût Âlemi (Kürsî), 5-Ruhsal idare mekanizması, 6-Arş, 7-Âlemlerin Rabbi şeklinde derecelendirmiş ve anlatımına şöyle devam etmektedir:

Kısaca toparlamak gerekirse, Kur’ân-ı Kerim ’de geçen “Biz” zamiri bir çoğulluğun ifadesi olarak karşımıza çıkar. Bu çoğul ifade bazı âyetlerde “Evrensel idare mekanizmasını”na bağlı olarak çalışan “Ruhsal idare mekanizması”nın, bazı âyetlerde dini literatürde “Kürsî” ya da “Melekût Âlemi” olarak geçen, yönetici varlıkların hitabını ifade eder. Cebrail tebligatı aktarırken “Biz” dendiğinde, Cebrail’in bağlı bulunduğu sistem kastedilmiştir. Yani Melekût âlemi...

“Ben” zamiri ise bazen Cebrail, bazen de Âlemlerin Rabbi için kullanılmıştır. İşte Kur’ân-ı kerim içinde farklı zamirlerin yer almasının sebebi budur.

Âlemlerin Rabbi:

O’nu farklı dinler, farklı isimlerle anlatmaya çalışmışlardır....En son olarak Kur’ân-ı Kerim O’ndan bahsederken, “Allah” ismiyle zikretmiştir....Ancak “Âlemlerin Rabbi olan Allah” sözü, Kur’ân’da “Kādir-i Mutlak Yaratan” anlamında kullanılmamıştır.

“Allah” Evrensel İdare Mekanizması’nın en üst noktasıdır. “Allah” Kur’ân’da “Âlemlerin Rabbi” olarak ifade edilmiştir. Yani Âlemlerin görüp ve gözeticisidir. İdarecisidir.

“Kādir-i Mutlak Yaratan” , ilk yaratılışı meydana getiren kudrettir. Hiçbir zaman ve hiçbir şekilde anlayamayacağımız, “yoktan var edilişin” sahibidir... Bu ilk yaratılıştan itibaren yani “Tek Olan”ın kendisini tezahür ettirmesi ile birlikte dört farklı enerjinin ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Bu enerjiler: 1-Ruh Enerjisi, 2-Madde Enerjisi, 3-Zaman enerjisi, 4-Hayat Enerjisi’dir... Bu enerjiler evrenin yapı taşlarıdır.

İşte bu noktadan itibaren meydana getirilen tüm varoluşlar mevcut varlıklara aittir. Maddi kâinatın kurulması ve oluşturulması başlı başına “Ruh Enerjisi”nin diğer enerjilerle birlikte oluşturduğu iletişimin eseridir..... Ancak bu yoktan var etme değil, var olan temel enerjilerin birbirleriyle birlikte gerçekleştirdikleri bir oluşumdur.

Bizim varlık olmamız sebebiyle hiçbir zaman ve hiçbir şekilde yokluğu anla­yabilmemiz mümkün olamayacaktır.

Hocam, mezkûr kitap gayet akıcı bir üslupla seyreden kalınca bir kitap.

Ben takıldığım en temel nokta; yukarıda altını çizdiğim, Ancak “Alemlerin Rabbi olan Allah” sözü, Kur’ân’da “Kādir-i Mutlak Yaratan” anlamında kullanılmamıştır, cümle­sidir.

Benim veya bizim bildiğimiz, “Âlemlerin Rabbi olan Allah’ım bizi doğru yola ilet, yardımını ve rahmetini esirgeme bizden” diye dua ettiğimizde telaffuz ettiğimiz (kastettiğimiz) “Allah” isminin, aynı zamanda kâinatı yoktan var eden kudretle(Kādir-i Mutlak) ile aynı ve bir olduğudur. Oysa yazar burada her ikisinin farklı olduğunu ve “Allah”ın, ondan farklı ve onun dışında olan “Kādir’i Mutlak Yaratan’ın” yaratmış olduğu 4 enerjiden maddi kâinatı yaratıp onu görüp gözeten olduğunu beyan etmektedir.

Hocam, kitaptan aynen aktardığım bu anlatımdan çıkan sonucu ben mi yanlış anlıyorum yoksa yazar gerçekten de bizim şimdiye kadar yanlış bildiğimiz işin doğrusunu mu anlatıyor?

Çok değerli fikirlerinize acilen ihtiyaç duyduğumu belirtir ve verdiğim zahmetten dolayı teşekkürlerimi en derin saygılarımı sunarım. Av. Erhan Nurettin EFEOĞLU.

Cevap: Okuduğunuz kitap gayri ciddi, tutarsız savlardır. Bu adam kimdir ki siz bunu müfessir sınıfına katıyorsunuz? Hattâ savlarının bir kısmı şirkin daniskasıdır. Çünkü Tanrı’yı çoğaltmakta, hayal ettiği şeylere tanrılık sıfatı vermektedir. Peygamber midir bu kişi ki bilinmez âlem hakkında böyle ulu orta sözler söylüyor? Peygamber de dâhil hiç kimse Mutlak Gaybı bilemez ve onun hakkında hüküm belirtemez. Çünkü bu konuda konuşmak, bilinmeyen, görünmeyen hedefe taş atmaya benzer. Karavanaya gider atılanlar.

Ben bu kişinin ismini ilk defa sizden duyuyorum. Peygamberin bilmediği şeyleri getirip Kur’ân'a yamıyor, hayallerine halkı inandırıyorlar. Ne çıkar bunlardan? Bunlar bu metotla neyi buldular, neyi icadettiler? Siz bu tür şeyleri romanlara da uygulasanız böyle sonuçlar çıkarabilirsiniz. Ömrünüze yazık, doğru dürüst kitap okuyun, dini öğrenin. Hayallerle vakit zayi etmeyin. Bu savlara kananlara aşk olsun.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş