TARÎKAT PÎRLERİ ve TARÎKATLERİ: RİFÂÎLİK VEYA RİFÂİYYE (2) PDF 
Perşembe, 27 Ekim 2022 00:00

TARÎKAT PÎRLERİ ve TARÎKATLERİ: RİFÂÎLİK VEYA RİFÂİYYE (2)

(...dünden devam)

Rif’î tarikatı mensuplarının, diri diri yılan yemek, ateş dolu tandırların içine inmek, fırınlara girmek, ekmek pişmekte olan fırının bir kenarında yatıp uyumak, aslanlara, yırtıcı hayvanlara binmek gibi olağan dışı şeyler yaptıkları söylenir. Ancak kendisinin bu tür şeylerden uzak olduğu, gayri ihtiyârî kendisinden bazı kerametler zuhur etmiş olsa da gösterişe kaçan davranışlardan uzak kaldığı anlaşılmaktadır. “Allah’a götüren yollara girdim, hepsini denedim. iftikar (fakirlik), züll (eziklik) ve inkisâr(Allah sevgisi ve O’nun rızâsından uzak düşme endîşesi)dan daha kestirme bir yol görmedim.” demiş, “Buna nasıl ulaşılır?” sorusunu şöyle yanıtlamıştır: “Allah’ın emirlerine saygılı olursun, Allah’ın yaratıklarına acırsın; Efendin Resulullah’ın sünnetine uyarsın!”

Rifâ‘î ve kerâmetleri hakkında bağımsız eserler yazılmıştır. İbn Kadı Şuhbe, Ahmed Rifâ‘î’nin müritlerinin birçok şeytânî ma‘rifetler yaptıklarını, özellikle Moğolların Irak’ı işgalinden itibaren de tandırlara girmek, yırtıcı hayvanların sırtına binmek, yılanlarla oynamak gibi yeni yeni şeylerin tarîkata girdiğini; ancak Rifâ‘î’nin kendisinin böyle şeylerle ilgisi bulunmadığını belirtir.

Rifâ‘î, alçakgönüllü, temiz kalbli, dünyâdan el çekmiş, mal para yığmaz bir zat idi. Müritlerinden biri, birkaç kez rüyâsında onu, (cennette) Mak‘ad-i Sıdk(Doğruluk Koltuğu’n)da oturur vaziyette görmüş, fakat bunu Şeyhe söylememişti. Bu mürit bir gün Şeyhin yanına girdiğinde ısırgan dilli karısının, tandırda ateş karıştırmaya özgü sisli sopa ile şeyhin omzuna omzuna vurduğunu, Şeyhin elbisesinin islendiğini görmüş. Hiçbir şey söylemeden dışarı çıkmış, cemâate:

­- Arkadaşlar, demiş, şu kadın Şeyh’e neler yapıyor, siz hiç sesinizi çıkarmıyorsunuz?! demiş.

- Onun mehri beş yüz dînardır, Şeyh ise yoksul (bu parayı ödeyecek durumda değil), demişler.

Bu adam gitmiş, beş yüz dinar toplayıp Şeyh’e getirmiş. Şeyh:

- Bu ne? diye sormuş. Adam:

- Sana şu kötülükleri yapan şu ısırgan dilli kadının mehridir (bunu öde de ondan kurtul), demiş. Şeyh gülerek demiş ki:

- Eğer ben onun beni dövmesine ve diliyle incitmesine sabretmeseydim, sen benim Doğruluk Koltuğu’nda oturduğumu göremezdin!

Rifâ‘î, Abdu’l-Kādir-i Giylânî ile çağdaştır. İkisi arasında sıkı ilişkilerin olduğu hakkında rivâyetler varsa da her birinin, kendi bölgesinde bağımsız olarak faaliyetini sürdürdüğü rivâyeti, daha doğru görünmektedir.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş