Ağlayanın malı gülene hayretmez *** Farz namazları kaç rek’at
Mayıs - 2012

Ağlayanın malı gülene hayretmez

Merhabalar sevgili büyüğüm. Sizden aklıma takılan bir konuda yardımcı olmanızı rica ediyorum.

2009 Mart ayında devletin adliye saraylarında açmış olduğu icra ihalesinden bir adet ev aldım. Kanuna göre borçlu taraf, iki hafta içinde ihaleye itiraz edip mahkeme açabiliyor. Nitekim mahkeme de açtılar. Borçlu ve alacaklı, araştırdığım ve avukatımın bana söylediği kadarıyla büyük abi ile küçük kız kardeşler. Büyük abi sanırım müteahhit, küçük kardeş ondan iki daire almış. Fakat zannedersem parasını ödemiyor. Aralarındaki anlaşmazlık sonucu, sanırım inat yüzünden birbirine olan borçlarını ödemiyorlar ve icra olayları doğuyor. Büyük abi kardeşini icraya veriyor ve evlerini icra ihalesine çıkartıyor. Ben de ihaleye katıldım. Benden başka ihaleye giren olmadığı için açılış fiyatından 110 000 tl ye ihaleyi aldım. İhalede evin piyasa değeri 180 000 tl üzerinden değerlendirilip ihaleye çıkıldı ve 110 000 tl açılış fiyatından satışa sunuldu. Borçlu olan, mahkemeye başvurdu. Daha ilk dava görüldükten sonra bunlar aralarında anlaşmışlar ve bana evi geri almak istediğini söylediler eğer evi aynı fiyata satarsam mahkemeden vazgeçeceklerini söylediler. Ben de yapmış olduğum masraflar ve avukat ücretini ödediğim için tekliflerini kabul etmedim; çünkü zararlı çıkacaktım. Sonra ikinci dava görüldü, bunlar bana yine teklifle geldiler. Bu defa “masraflarının tümü bizim olacak; 10 000 tl de sana kâr verelim, bize daireyi sat” dediler. Üzerinden zaman geçtiği için ve de benim enflasyondan kaynaklanan zararımdan dolayı ben de kabul etmedim 160 000 tl ye satabileceğimi söyledim. Kabul etmediler. Bu arada ev şu an boş duruyor; mahkeme sürdüğü için kimse oturamıyor. 1. kademedeki dava lehime sonuçlandı. Ve de onlara 11 000 tl mahkeme ceza kesti. Mahkemeyi boşuna oyaladıkları için. Daha sonra temyize gittiler; şu an dava temyiz aşamasında ve benim lehime sonuçlanmak üzere. Raportörden geçti, heyet kararını bekliyor heyet de onaylarsa –ki onaylaması muhtemel – evin tapusunu almaya hak kazanacağım.

Fakat benim vicdanımda bir şeyler acaba doğru mu yapıyorsun diye arada bir dürtüyor. Allah’tan korkan, kul hakkı yemekten daima sakınan biriyim. İnşallah da ömrüm boyunca kul hakkı yemeden yaşamım sona erer. Olayları detaylarıyla anlattım ki fikriniz olsun. Şimdi ben bu işte kul hakkı yemiş olur muyum? Asıl sorum bu. Çünkü kul hakkı yemekten gerçekten çok korkuyorum. Eğer kul hakkı yemiş olursun, diyorsanız dava sonunda aldığım fiyata evi satıp helalleşmeyi düşünüyorum. Her şey devlet kanunları çerçevesinde gerçekleşti. Hiçbir pisliğe bulaşmadım, bulaştırmadım. Lütfen vicdanımı rahatlatmak için bana yardımcı olun. Teşekkürler. H. A.

Cevap: Kardeşim kanunen siz mahkemeyi kazansanız bile bu işte kul hakkı açık. Ağlayanın malı gülene hayretmez. Böyle icra ihaleleriyle kazanılan mallarda kul hakkı ve intizarı (bedduâsı) vardır. Ben size dava sonunda aldığın fiyatla evi eski sahiplerine satıp helalleşmenizi tavsiye ederim. Böylece vicdanınız rahat olur. Üç beş kuruşluk dünya malı sizi sonunda çok rahatsız edecektir. Bunu bilesiniz. Çünkü siz vicdanlı insansınız.


Farz namazları kaç rek’at

Sayın Hocam öncelikle sizi çok sevdiğimi ve saygı duyduğumu belirtmek isterim. Bir Hocamız, tv.de farz namazlarını sabah 2, öğle 2 , ikindi 2, akşam 3 rekat, yatsı 2 rekat farz kılındı; bundan fazlası Emevilerin uydurmasıdır diyor. Gerçekten namazların farzı bu kadar mı, lütfen yardımcı olun. Size güveniyoruz. Teşekkürler. E. G.

Cevap: Evet, namazlar Mekke döneminde 2'şer rek'at olarak kılınırdı. Zaten Nisa 102. âyetten de namazın iki rek'at olduğu anlaşılıyor. Ancak Medine döneminde Peygamberimizin, öğle, ikindi ve yatsı namazlarını dörder rek'at kıldırdığı hakkında oybirliği vardır. Söz konusu namazların Emevi uydurması olduğunu iddia etmek gerçekle bağdaşmaz. Eğer öyle olsaydı Peygamberimizin torunu Ca'fer-i Sadık, bu namazları dörder rek'at olarak kılmazdı. Ca'ferî mezhebi mensupları yani Şîîler bu namazları dörder rek'at olarak kılarlar. Oysa bilindiği üzere Şîî imamları, asla Emevî uygulamalarını kabul etmezler.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş