ŞEHÂDET (الشَّهادة) (2) PDF 
Salı, 21 Aralık 2021 00:00

ŞEHÂDET (الشَّهادة) (2)

(...dünden devam)

Ama deneylerden geçip olgunlaşmak, rûhsal bilgiler ve haller kazanmak için bir süre beden içinde konuk edilen rûh, ölmez, yaşar. Dünyâda güzel eylemlerle bezenip sâfiyyet kazanan insan rûhu, şu bedenden ayrılınca cennet bahçeleri gibi bir yaşam içine girecek, orada iyi rûhlarla, peygamberler, sıddîkler, şehîd(gerçeğin tanığı bilgin)ler ve sâlihlerden oluşan güzel arkadaşlarla beraber, tadına doyum olmaz rûhânî âlemde bulunacaktır. Fakat dünyâda kötü eylemlerle kirlenmiş, bozulmuş, çirkinleşmiş olan insan rûhu da bedeninden ayrıldıktan sonra dünyâdaki kötü eylemlerinin gerçek niteliğini görecek, azâb zebânîsine dönüşüp kendisinden ayrılmayacak olan o kötü arkadaşlar arasında, azâblar içinde kalacaktır. İşte Hz. Peygamber (s.a.v.) bu gerçeğe işâret için kabrin ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarından bir çukur olduğunu söylemiştir.

Allah yolunda öldürülenler, eylemlerin en güzelini yapmışlar, her şeyden aziz ve tatlı canlarını, Allah yolunda fedâ etmişlerdir. Yoluna can fedâ eden bu insanları yüce Allah, iyi kullarının arasına katacak, ma‘nevî derecelerin en yükseğine çıkaracak, cennet bahçelerinde yaşatacak; huzurunda, akla ve hayale gelmeyecek ni‘metlere erdirecektir.

İnsan dünyâda ne kadar mutlu yaşasa yine de acılardan, ıstıraplardan tamamen uzak duramaz. Çünkü dünyanın lezzeti yanında üzüntü ve kederi de vardır. Asıl elemsiz, üzüntüsüz, tasasız yaşam, o rûhsal yaşamdır. Allah yolunda öldürülenler, bu rûhsal yaşamın en yücesine erdirilirler. O ebedî zevk ve huzur içinde yaşayan insanlara “Ölü” demek doğru değildir. Onlar, ölümün geldiği beden giysisini atmış, katıksız, sâf, ölümsüz hayata kavuşmuşlardır. Ama basîretleri (gönül gözleri) kapalı olan dünyalılar, onların o sâf, ölümsüz hayatlarının, rûhânî zevk ve lezzetlerinin farkında değillerdir.

Yüce Mevlâmız: “Ölmekten, öldürülmekten kaçmak size fayda vermez. Kaçsanız bile ancak az bir süre yaşatılırsınız!” (Ahzâb: 16) buyuruyor. Şu fânî dünyâda zilletle yaşamak yerine, hak yolunda şehîdolmayı yeğleyen insanlar, ebedî diriliğe kavuşur, peygamberlerle arkadaş olmak şerefine ererler.

Allah’ın Elçisi (s.a.v.) şehîdlerin derecesini şöyle açıklıyor: “Cen­nete giren hiç kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin dahi olsa, bir daha dünyâya dönmek istemez. Yalnız şehîd müstesnâdır. Çünkü o, gördüğü ikram karşısında dünyâya dönüp on kere öldürülmeyi arzu eder.” (Buḫârî, Müslim (et-Tarğîb: 2/311))

Ebû Katâde anlatıyor: “Allah’ın Elçisi (s.a.v.) ashâbı arasında durdu. Allah yolunda cihâd’ın ve Allah’a inanmanın, amellerin en üstünü olduğunu söyledi. Bir adam kalktı:

– Yâ Resûlallah, dedi, Allah yolunda öldürülürsem günâhlarım affedilir mi? Allah’ın Elçisi şöyle buyurdu:

– Sabır ve sebat ederek sırf Allah rızası için düşmana yönelir, arkanı dönmezsen, evet. Sonra Allah’ın Elçisi sordu:

– Nasıl demiştin?

– Allah yolunda öldürülürsem günâhlarım affedilir mi? demiştim.

– Evet, sabreder; Allah rızâsı için düşmana yönelir, arkanı dön­mezsen, borç dışındaki günâhların affedilir. Cebrâîl bana böyle söyledi.” (Müslim (et-Tarğîb: 2/311))

***

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş