SURELERİN VE ÂYETLERİN İNİŞ SIRASI HK. (2) PDF 
Cumartesi, 18 Aralık 2021 00:00

SURELERİN VE ÂYETLERİN İNİŞ SIRASI HK. (2)

Demek ki Allah, insana verdiği doğru ve eğriyi seçme yeteneği yanında bir de emirlerini duyuracak, insanlara yol gösterecek elçi gönderir. İnsanlar, Allah'ın elçilerini dinlerlerse dünyada da, âhirette de mutlu olurlar. Ama kendilerini sapıklıktan kurtar­mağa çalışan Tanrı elçilerini dinlemezlerse cezayı hak ederler. Hareketleri kendilerini felâkete götürür, ebedî yaşamlarını mahveder.

İnsanın yaptığı işler zayi olmaz, kaybolup gitmez. Allah'ın yasaları uyarınca manevî şekillere bürünür. İyi ve kötü her işin kendine uygun manevî bir şekli vardır. İnsanın yaptığı işlerin, sembolik şekillere bürünerek ru'yâsında karşısına çıkması gibi. İnsanın yaptığı işlerin manevî şekilleri her zaman kendisiyle beraberdir. Kişinin ruhsal yanı onlarla değer kazanır, yükselir veya alçalır, aydınlanır veya kararır. Nitekim yapılan her eylemin ruhta bir leke bırakacağı, abdest uzuvlarının ise âhirette parlayacağı hadislerde belirtilmiştir.

Ayrıca tâir, uçan kuş anlamına geldiği gibi şom anlamına da gelir. Yâsîn Sûresinde İsâ dinini yaymak üzere giden elçiler, kendilerini kabul etmeyen kent halkına: Bizim üzerimize düşen, yalnız açıkça duyurmaktır.” Diyorlar. Kent halkı ise elçilere dediler ki: “Doğrusu biz tetayyerna bikum: sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vaz geçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acı bir azap dokunur.” (Elçiler) dediler ki: “Tâiriniz (uğursuzluğunuz) sizin kendinizdedir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır siz aşırı giden bir kavimsiniz.” (Yâsîn: 17-19)

17-19: Elçiler, her ne kadar kendilerini yalanlayan kent halkına kendilerinin, Allah tarafından gönderildiklerini kanıtladılarsa da kent halkı kabul etmeyip onları uğursuz saymağa başladılar: "Sizin yüzünüzden belâlara uğradık" dediler. Ve bu işten vazgeçmedikleri takdirde kendilerini taşlayacaklarını ve şiddetle cezalandıracaklarını söylediler. Elçiler onlara, kendilerinin, sadece duyuru görevini yaptıklarını; uğur­suz­luklarının, kendi olumsuz, ahlâk dışı davranışlarından kaynaklandığını söylediler: "Size öğüt verenlere, doğru yolu gösterenlere böyle mi davranıyorsunuz? Gerçekten siz aşırı bir toplumsunuz!" dediler.

***

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş