İBRET-İ‘TİBÂR (9) PDF 
Perşembe, 25 Kasım 2021 00:00

İBRET-İ‘TİBÂR (9)

(...dünden devam)

De ki: ‘Yeryüzünde gezin, bakın yaratmağa nasıl başladı, sonra Allah, son yaratmayı da yapacaktır. Çünkü Allah, her şeyi yapabilendir’.” (Ankebût: 20)

İşte yeryüzünde gezin de bakın, yalanlayanların sonu nasıl olmuş!” (Nahl: 36; Âl-i İmrân: 137)

"’Göklerde ve yerde olanlara bakın!’ de; ama o âyetler ve uyarılar, inanmayacak bir kavme yarar sağlamaz.” (Yûnus: 101)

“Yeryüzünde dolaşın da yalanlayıcıların sonunun nasıl olduğuna bakın” ifadesi, insanları araştırmaya, özellikle tarihi ve arkeolojik araştırmalar yapmaya yöneltmektedir. Zaten Kur’ân’ın anlattığı kıssalar da ibret içindir.

(Bugün) Meskenlerinde dolaştıkları, kendilerinden önce yaşamış nice nesilleri yok edişimiz onları hâlâ yola getirmedi mi? Elbette bunda akıl sâhibleri için ibretler vardır.” (Tâhâ: 128)

Bugün yurtlarında dolaştıkları nice kuşakları daha önce helâk etmiş olmamız, hâlâ onları yola getirmedi mi? Şüphesiz bunda ibretler vardır. (Öğüt alma kulağıyla) İşitmiyorlar mı? “ (Secde: 26) âyetlerinde helâk edilen geçmiş milletlerden kalan harabeleri görüp de onların sonuçlarından ibret almayan, yola gelmeyen insanlar kınanıyor. O eserlerde düşünen insanlar için ibretler bulunduğu belirtiliyor.

“ 13- Sizden önce, zulmettikleri ve peygamberleri kendilerine açık kanıtlar getirdikleri halde inanmadıkları için nice nesilleri helâk etmişizdir. İşte suç işleyen kavmi böyle cezâlandırırız. 14- Sonra onların ardından, bu dünyada onların yerine sizi geçirdik ki, sizin de nasıl davranacağınızı görelim.” (Yûnus: 13-14)

Bu âyetlerde Kur’ân’ın muhataplarına hitâben, Allah’ın, peygamberlerini dinlemeyen suçlu milletleri helâk ettiği, onların ardından kendilerini de denemek için onların yerine getirdiği belirtilmekte ve insanlar eskilerin durumundan ibret alıp uslanmağa yöneltilmektedir.

13- Eğer yüz çevirirlerse de ki: ‘Ben sizi ‘Âd ve Semûd’un başına düşen yıldırım gibi bir yıldırıma karşı uyardım.’ 14- Onlara: ‘Yalnız Allah'a kulluk edin!’ diye önlerinden ve arkalarından elçiler gelmişti. ‘Rabbimiz dileseydi, melekler indirirdi. Biz sizin, duyurmakla görevlendirildiğiniz şeyi tanımıyoruz.’ dediler. 15- ‘Âd (kavmi), yeryüzünde haksız olarak büyüklük tasladılar ve: ‘Bizden daha kuvvetli kim var?’ dediler. Onları yaratan Allah'ın kendilerinden daha güçlü olduğunu görmediler mi? Bizim âyetlerimizi de inkâr ediyorlardı. 16- Biz de onlara dünya hayâtında rezîllik azâbını taddırmak için o uğursuz günlerde, üzerlerine dondurucu bir rüzgâr gönderdik. Âhiret azâbı ise daha da kepaze edicidir. Onlara hiç yardım edilmeyecektir. 17- Semûd(kav­min)e gelince onlara yol gösterdik; fakat onlar, körlüğü doğru yolu bulmağa yeğlediler. Böylece yaptıkları yüzünden alçaltıcı azâb yıldırımı onları yakaladı. 18- İnananları ve korunanları kurtardık.” (Fussilet: 13-18)

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş