Yine Mürşid Meselesi

Yine Mürşid Meselesi

Teşekkürler Hocam.

İnternette biraz araştırınca bu Kadirilik meselesini çabucak alttaki bilgilere ulaştım:

1. Kadiri Tarikatındaki Mürşidim beni imtihan etmek için yanıma birini verdi, Ankara'ya geldim.. Bizde kalmaya başladı.. Adam meczuptu.. Öyle bir hale geldim ki, çıldırmak üzereyim. Vücudumdan kan fışkırmaya başladı.. Dua ettim günlerce, bir gece perde açıldı taht üzerinde Abdülkadir Geylani'yi gördüm. Ondan yardım istemiştim günlerce, "Tamam" dedi. Ve ertesi gün meczup kendi evine döndü. Mürşidim geldi. Sanki hiçbir şey olmamış gibi devam etti.. Ben de şaşırdım.. "

http://zamaninkutbu.blogspot.com/2010/03/kadiri-tarikatna-mursid-aday-faruk.html

2. Kadirilik'e giriş "Mübayaa" denilen bir törenle gerçekleşir. Bu tören sırasında şeyh önce üç kere Fatiha'yı, arkasından mübayaa âyetini okur ve üç kere "Estağfirullah el-azim ve etubü ileyh" der. Sağ eliyle adayın sağ elini tutar ve "Ben Allah'a, meleklerine, peygamberine şehadet ederim. Şüphesiz ben Allah ve Rasûlüne bütün günahlarımdan dolayı tevbe ve Rasûlünün emirlerine imtisal, yasaklarından ictinabla Hakk'a ibadete gayret ediciyim. Takatim nispetinde fakir ve düşkünlerin hizmetine koşmanın en büyük vazife olduğuna inancım tamdır. Abdulkadir Geylanî Hazretleri dünya ve ahirette bizim şeyhimiz olsun. Bu ikrarımıza Cenab-ı Hak şahittir" diyerek telkinde bulunur. Telkinin son bölümü bir ahitleşmedir: "El şeyhimizin elidir. Sizin örnek tutacağınız zat Seyyid Şeyh Muhyiddin Abdulkadir Geylanî'dir. Ahid Allah ve Rasûlü iledir."

Bu sırada mürid dizleri üzerine çöker ve gözlerini kapar. Şeyh üç kere kelime-i tevhidi tekrar eder, mürid de onu takip eder. Daha sonra bir makas getirilerek müridin alnından bir miktar saç kesilir. Bu, müridin masiva ile kalbî bağlarının kesildiğini simgeler. Daha sonra hep birlikte kıbleye yönelerek üç kere tekbir getirirler. Tören şeyhin duası, Hz. Peygambere salat ve selam, Hz. Peygamber'in, bütün peygamberlerin, ashabın, geçmiş velilerin, Abdulkadir Geylanî'nin ve tarikat büyüklerinin ruhlarına okunan Fatiha ile sona erer.

http://www.sevde.de/islam_Ans/K/kadirilik.htm

3. 100 defa “Estağfirullah” sonunda “Estağfirullah el-Azîm el-Kerim ellezî lâilahê illâ Hû el-Hayye’l-Kayyume ve etûbu ileyh.

11 defa salavât-ı şerîfe (Allahümme salli ala muhammedi’v-ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim”

20 defa besmele-i şerîfe (Bismillahirrahmânirrahim)

1 defa Fatiha suresi

3 defa İhlas suresi

Bu zikrin akabinde “Destur yâ Şeyhim Efendi Baba Hazretleri” der. Manen izin alır ve gözlerini kapar. Manen Efendi Baba hazretlerinin huzurunda bulunduğunu hisseden sofi şeyhini şu usul ile tahayyül eder.

Bu adamların yaptıkları eğer yukarıdakiler ise bu şirk değil midir? Şirk içerisinde olan insanlara Allah neden olağanüstü güçler versin? Bu kısmı anlamadım Hocam.

Selam ve Dual ile. Coşkun Kamiloğlu

Cevap: Tasavvuf ve Tarikatin temeli, gerçek tevhide ermek, tüm tanrıları ortadan kaldırıp sadece ve sadece Allah'ı var kılmaktır. O kadar ki kişi bu usulde sadece dış tanrıları değil, kendi benliğini dahi aradan çıkaracak, kendisini yok, Allah'ı var görecek ve fiilen bu hali yaşayacaktır ki bu hale tasavvufta fena fillah (Allah'ta yok olma) denilir.

Sizin yazdığınız şeyler ne Kadirîliğin, ne de Nakşiliğin aslında vardır, cahiller sonradan tasavvuf ve tarikata maalesef şirkin daniskasını soktular ve şeyhi Allah'tan ayrı bir tanrı haline getirdiler. Hatta Allah'ı da bıraktılar, O'ndan önce, şeyhe yalvarmaya başladılar. İşte İbn Teymiyye gibi büyük âlimler bu düşünceleri ve batıl inançları eleştirince onlara "dinsiz, kâfir, zındık!" damgasını vurmaktan çekinmediler. "Destur ya Şeyh!" denmez, bu söz şirktir. "Meded Allahım!" denilir. Bizim Kur'ân'dan ve Peygamberimizden öğrendiğimiz budur.

Allah bu tür şirk inancına sapan insanlara neden olağanüstü şeyler veriyor sorunuza cevap olarak deriz ki: “Şunu iyi bilmek gerekir ki keramet, Kur'ân yolunda gidenlerden zuhur eden olağanüstü şeylerdir. Ancak keramet hâsse-i İslâmiyyeden değil, hâsse-i insaniyyedendir. Dediğim gibi İslam dışı yaşayış içinde bulunan bazı insanlarda da böyle olağanüstü şeyler görülebilir. Ancak onlarda zuhur eden bu tür olaylara kerâmet değil, istidrâc denilir.”

Fakat bazı hatalı uygulamalara bakıp da bütün tarikat ehlini, tüm tasavvufu şirk ile nitelendirmek büyük yanlış olur. İnsana gerçek tevhidi, İslam’ın ruhunu yaşatan tasavvuftur. Yüksek ahlak ve edeb tasavvuf ile yaşanarak öğrenilir ve uygulanır. Allah tevhid ehlinin ve doğruların yardımcısıdır.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş