PEYGAMBERLERİN ORTAK AMACI: TEVHÎD (1) |
Salı, 26 Ekim 2021 00:00 | |||
PEYGAMBERLERİN ORTAK AMACI: TEVHÎD (1)Bütün peygamberlerin temel amacı şirki kaldırmak, Tevhidi yerleştirmektir. Kur’ân’da anlatılan peygamber kıssalarının (öykülerinin) temel amacı budur. Şimdi bu konu üzerinde örnekler görelim: Kur’ân, peygamber kıssalarını ayrıntılara girmeden, öğüt vermek için anlatır. Bu peygamberler, âdetâ bir tek millet olan insanlığa Allah tarafından, birbiri ardınca gönderilmiş elçiler olarak gelirler ve birbirlerinin misyonlarını sürdürürler. Kur’ân’ın, peygamberlerin kıssalarını birbirine benzer tarzda sunuşundan, tarih boyunca insanların birbirine benzer davranışlar gösterdiği; insanların birbütün, peygamberlerinde aynı amacı, yani tevhîdi yerleştirmek üzere gelen elçiler oldukları anlaşılmaktadır. Örnek olarak 7 Peygamber dizisinin sergilendiği Şu‘arâ Sûresi’ndeki kıssa dizilerini gözden geçirelim: “10- Rabbin Mûsâ'ya seslendi: “O zâlim kavme git! 11- Firavun’un kavmine. Onlar (kötülüklerden) korunmayacaklar mı?” 12- (Mûsâ): “Rabbim, dedi, ben, onların beni yalanlayacaklarından korkuyorum. 13- Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor (tutukluk yapıyor), onun için Hârûn'a da elçilik ver. 14- Hem benim üzerimde onlara karşı işlediğim bir günâh da var (onlardan bir adam öldürmüştüm); onların beni öldürmelerinden korkuyorum.” 15- (Allâh): “Hayır, dedi, ikiniz de âyetlerimizle gidin, biz sizinle beraberiz, (aranızda geçecekleri) dinliyoruz. 16- Firavun’a giderek deyin ki: ‘Biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz. 17- İsrâîloğullarını bizimle beraber gönder.’” 18- (Gittiler, Allâh'ın emrini duyurdular. Firavun) Dedi ki: “Biz seni, içimizden bir çocuk olarak yetiştirmedik mi? Ömründe nice yıllar aramızda kalmadın mı? 19- Ve sonunda o yaptığını da yaptın, sen nankörlerden birisin.” 20- (Mûsâ): "Onu yaptığım zaman sapıklardan idim, dedi. 21- Sizden korkunca aranızdan kaçtım, sonra Rabbim bana hüküm (bilgi ve hikmet) verdi ve beni elçilerden yaptı. 22- O başıma kaktığın ni'met de İsrâîloğullarını köle yapman(yüzünden)dir. (Onları köle diye kullanıp erkek çocuklarını kesmeseydin, senin eline düşmezdim)” 23- Firavun dedi ki: “(Ey Mûsâ) âlemlerin Rabbi nedir?” 24- (Mûsâ): “Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanan kimseler iseniz (bunu anlarsınız).” dedi. 25- (Firavun) Çevresinde bulunanlara: “İşitiyor musunuz?” dedi. 26- (Mûsâ): “O sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir” dedi. 27- (Firavun): “Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir” dedi. 28- (Mûsâ): “Eğer düşünürseniz O, doğunun, batının ve bunlar arasında bulunanların da Rabbidir” dedi. 29- (Firavun: “Ey Mûsâ): Andolsun ki benden başka tanrı edinirsen, seni mutlaka zindana atılanlardan yapacağım” dedi. 30- (Mûsâ, peki): “Sana (doğruluğumu) kanıtlayan apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?” dedi. 31- (Firavun): “Eğer doğrulardansan onu getir (bakalım),” dedi. 32- (Mûsâ), asâsını attı, bir de (baktılar ki) o apaçık bir ejderha! 33- Elini (koltuğunun altından) çıkardı; o da, bakanlara parıl parıl parlayan bir şey oluverdi. 34- (Firavun,) Çevresindeki ileri gelenlere: “Bu, dedi, bilgin bir büyücüdür. 35- Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz?” 36- Dediler ki: “Onu ve kardeşini eğle, kentlere toplayıcılar gönder. 37- Bütün bilgin büyücüleri sana getirsinler.” 38- Derken büyücüler belli bir günün belirlenen vaktinde bir araya getirildi. 39- Halka da: “Siz de toplanır mısınız? denildi. 40- Umarız ki büyücüler üstün gelirse biz de onlara uyarız.” 41- Büyücüler gelince Firavun'a: “Eğer üstün gelenler biz olursak, bize mutlaka bir ücret var değil mi?” dediler. 42- “Evet, dedi, hem o takdirde siz (bana) yakınlardan olacaksınız. 43- Mûsâ onlara: “Atacağınızı atın!” dedi. 44- İplerini ve değneklerini attılar ve: “Firavun’un şerefine biz, elbette biz gâlib geleceğiz” dediler. 45- Mûsâ da asâsını attı. Birden o, onların uydurduklarını yutmağa başladı. 46- Derhal büyücüler secdeye kapandılar: 47- Dediler: “Âlemlerin Rabbine inandık. 48- Mûsâ'nın ve Hârûn'un Rabbine.” 49- (Firavun) Dedi: “Ben size izin vermeden mi ona inandınız? O, size büyü öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse (size ne yapacağımı) yakında bileceksiniz: Ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve hepinizi çarmıhlayacağım!” 50- “Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz Rabbimize döneceğiz. 51- Biz ilk inananlar olduğumuz için Rabbimizin, hatâlarımızı bağışlayacağını umarız.” 52- Mûsâ'ya: “Kullarımı geceleyin (Mısır'dan çıkar), yürüt; siz takibedileceksiniz.” diye vahyettik. 53- Firavun, (İsrâîloğullarının gittiğini duyunca) kentlere (asker) toplayıcılar gönderdi. 54- “Şunlar, (şu İsrâîloğulları), az bir topluluktur, dedi. 55- Bizi kızdırmaktadırlar. 56- Biz, ihtiyatlı, koca bir cemaatiz.” 57- Böylece biz onları çıkardık: bahçeler(in)den, çeşmeler(in)den. 58- Hazineler(in)den ve o güzel yer(lerin)den. 59- Böylece bunları İsrâîloğullarına mirâs yaptık. 60- (Firavun ve adamları,) Güneş doğarken onların ardına düştüler. 61- İki topluluk (yaklaşıp) birbirini görünce Mûsâ'nın adamları: “İşte yakalandık!” dediler. 62- (Mûsâ): “Hayır, dedi, Rabbim benimle beraberdir. Bana yol gösterecektir.” 63- Mûsâ'ya: “Değneğinle denize vur!” diye vahyettik. (Vurunca deniz) yarıldı, (on iki yol açıldı). Her bölüm, kocaman bir dağ gibi oldu. 64- Ötekileri de buraya yaklaştırdık (Mûsâ ve adamlarının ardından, düşmanları da bu denizde açılan yollara girdiler). 65- Mûsâ'yı ve beraberinde olanları tamamen kurtardık. 66- Sonra ötekilerini boğduk (Mûsâ ve adamları karaya çıkınca deniz kapandı, Firavun ve adamları boğuldu). 67- Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama çokları inanmazlar. 68- Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.” (Şu‘arâ: 47/10-68) (devamı yarın..)
|