Hatalarımın telafisi ve kul hakkından kurtulmak için ne yapmalıyım?

Hatalarımın telafisi ve kul hakkından kurtulmak için ne yapmalıyım?

Sayın Hocam, öncelikle selam eder ellerinizden öperim. Ben şu anda yurtdışında çalışı­yo­rum. Gurbete geldikten sonra nerden gelip nereye gittiğimi düşünürken ne kadar boş yaşayıp, dinimden uzakta kendime ne büyük zararlar verdiğimi fark ettim. Şim­di namaza başladım çok şükür ve hayatımı İslam'a uygun olacak şekilde düzelt­meye çalışıyorum. Ancak geçmişte işlediğim günahlar, namazdan sonra el kaldır­mama (el açıp dua etmeme) engel oluyor. Çünkü Allah'tan bir şey istemeye utanı­yorum.

Af dilerken bile yüzüm tutmuyor. Müslüman bir anne-babanın çocuğuydum ama onları hiç anlamamışım, onlara hiç layık olamamışım meğer. Öğrenciyken arkadaşlarımla kaldığımız evde kaçak elektrik kullanıyorduk. Mezun olduktan sonra yüksek lisansa başladım ve başarılı olduğum için bir hocam bana resmi bir kurumun misafirha­nesinde yer buldu. Ancak aynı zamanda devletten burs da almaya başladım. Misa­firhanede uzunca bir süre ücretsiz kaldım. O zamanlar bunda bir sakınca görmedim. Ancak ne zaman ki kendimle hesaplaşmaya başladım, en büyük günahı işlediğimi fark ettim.

O andan itibaren maaşımın bir kısmını fakir bir öğrenciye vermeye başladım ama yediğim devletin yani yetimin hakkı olduğu için huzur bulamıyorum, kimden helallik alayım, kime paramı vereyim, bilemiyorum. Çevremdekiler öğren­ciye verilen paranın da geçerli olacağını söylüyor ama vicdanım rahat değil. Ben de mümkünse yetiştirme yurtlarına alıyorlarsa para ya da yiyecek-giyecek neyse ver­meyi istiyorum. Sizce bunu yapsam yetim hakkından kurtulabilir miyim? Ölene ka­dar aldığım paranın bir kısmını zekât hariç, vereceğim. Allah'ın rahmeti sonsuzdur ama ben bu yükün altında çok eziliyorum. Çok şükür Allah bana hatamı hatırlattı, inşallah kurtulma fırsatı da verir. Görüşleriniz benim için çok önemli. Yapa­bile­ceğim bir şey varsa cevaplarsanız çok sevinirim. Allah'a emanet olun. Saygılarımla.

Cevap: Değerli kardeşim, Yaratan, sizi sevmeseydi sizi kendisine yöneltmezdi. Hatanıza pişman olup af dilemeniz, inşaallah hatalarınızın bağışlanmasına vesile olur. Allah'tan asla ümit kesilmez. Kul Allah'a bir karış yaklaşsa Allah ona bir kulaç yaklaşır. Kul Allah'a yürüyerek gitse, Allah ona koşarak gelir. Allah kulunu, kulun kendi kendisini sevmesinden daha çok sever. Çünkü zaten kendisi kullarıyla kendisini açığa vurmakta, yaratıklarıyla görünmektedir. İslâm'da ümitsizlik yoktur. Yeter ki kul hatalarından pişman olup Allah'tan af dilesin. Allah dilerse bütün günahları bağışlar. Şu âyetlerden, Cenabı Hakk’ın, rahmetini kimler için hazırladığını öğrenebilirsiniz:

"133- Rabbinizden bir bağışlanmaya ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, korunanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun! 134- O(koruna)nlar bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfke(lerin)i yutkunurlar, insanları affederler. Allah da güzel davrananları sever. 135- Ve onlar bir kötülük yaptıkları, ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler; günahları da Allah’tan başka kim bağışlayabilir? Ve onlar, hatâlarında bile bile, ısrar etmezler. 136- İşte onların mükâfâtı Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde sürekli kalacakları cennetlerdir. Çalışanların ücreti ne güzeldir!" (Âl-i İmran: 133-136)

Şimdi sizin yapacağınız en önemli şey, önce gönülden tevbe etmenizdir. İbadetlerinizi yapınız, namazlarınızı muntazam kılınız. Yetim hakkı diye bildiğiniz, bedava yurtta kalmanız gibi şeylerin telafisi için de çocuk esirgeme kurumuna yardım yapabileceğiniz gibi gerçekten yardıma muhtaç bir talebeye burs olarak da verebilirsiniz. Artık bunun üzerinde durup da ikide birde "Elimi Allah'a kaldırıp dua etmeye utanıyorum!" demeniz doğru değildir. Çünkü bu ümitsizliktir ki Kur'ân bunu yasaklamıştır: "Allah'ın rahmetinden umut kesmeyiniz. Çünkü ancak inançsızlar Allah'ın rahmetinden umut keserler!" buyurmuştur. Hakk’ın rahmetinin bolluğunu Süleyman Çelebi Hazretleri ne güzel dillendirmiş!

"Bir kez Allah dese aşk iyle lisân

Dökülür cümle günah misl-i hazân!"

Cüneyd-i Bağdâdî diyor ki: "Bir gün Serî'nin yanına geldim, canı sıkılmıştı.

– Neyin var? dedim.

– Bir genç geldi, bana tevbeyi sordu. Ona: “Tevbe, günahını unut­mamandır” dedim. Bana itiraz etti: “Hayır, tersine, tevbe günahını unutmandır” dedi.

Dedim ki:

– Bana göre gencin sözü doğrudur

– Niçin? dedi.

– Çünkü ben, cefâ (sıkıntı) halinde bulunurken (Allah) beni sefa haline naklederse, sefa halinde cefâyı hatırlamam, cefâdır, dedim.

Sustu." (Kuşeyrî, Risâle: 48)

Selam ve sevgilerimle.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş