OYUN GELİŞTİRMEK CAİZ MİDİR? PDF 
Cuma, 02 Nisan 2021 00:00

OYUN GELİŞTİRMEK CAİZ MİDİR?

Merhaba hocam, 

Ben bir yazılımcı olarak oyun geliştirmeyi planlıyorum.

Savaş, şiddet gibi kavramları eklemeyeceğim çünkü bu kavramların insanlara katabileceği bir şey yok.

Peki strateji gibi, kavramları mesela ekonomi oyunu gibi, satranç gibi zekâ geliştiren bir oyun geliştirmek dinen caiz midir? ...

Cevap: İnsanları Allah'tan gaflete düşürecek şeylerle meşgul olmak doğru değildir. Eğer geliştirilecek yazılımlarda kumar kokusu varsa kesinlikle caiz değildir. Satrancın da caiz olup olmadığı tartıma konusudur. İşe kumar girmese dahi böyle oyunlarla meşgul olmak haram değilse de mekruhtur (yani hoş görülmemiştir). İmdi kardeşim kumar kokusu gelmeyen, sırf zekâ geliştirmek ve eğlendirmek için oyun yazılımı geliştirmekte bir sakınca olmadığı kanaatindeyim. Ama insanları saatlerde oyalayıp gaflete düşürecek, hatta kavgalara, cinayetlere sürükleyecek yazılımlar geliştirmek kesinlikle caiz değildir. Eğer o oyun sebebiyle bir günah işlenirse, bir adam katledilirse cinayeti veya suçu işleyenler ceza görecekleri gibi o suçun yapılmasına yol açan oyunu geliştirmiş olan da o günahtan pay alır. Ankebut Suresinin 12-13. âyetleri bu konuya ışık tutar:

“12- İnkâr edenler, inananlara: ‘Siz bizim yolumuza uyun. Sizin hatalarınızı biz taşırız’ dediler. Oysa kendileri, onların hatalarından hiçbir şey taşıyacak değillerdir. Onlar tamamen yalancıdırlar. 13- Onlar, hem kendi yüklerini, hem de kendi yükleriyle beraber başka yükleri (başkalarını kandırıp saptırmalarının vebalini) taşıyacaklar ve elbette uydurdukları şeylerden kıyamet gününde sorguya çekileceklerdir.” (Anket: 12-13)

Müslümanlara eziyet eden müşrikler: "Siz o dini bırakın, bizim yolumuza uyun, sizin vebaliniz bizim boynumuza" diyorlardı. Yüce Allah, onların yalancı olduklarını, başkalarının günahını taşıyamayacaklarını, fakat böyle iftirâ ile başkalarını saptırmağa çalıştıkları için hem kendi veballerini, hem de başkalarını saptırmalarının vebâlini taşıyacaklarını, kıyâmet gününde iftirâlarının hesabının kendilerinden sorulacağını bildiriyor.

Bu âyetler, inanmayanların, Müslümanları dinlerinden döndürmek için ne kadar çaba harcadıklarını; onlara bir yandan baskı, işkence yaparken öte yandan da sözle onları kandırmağa çalıştıklarını gösterir.

Hz. Peygamber(sav)in: "Kim doğru yola çağırırsa Kıyamet gününe kadar o yola gidenlerin sevapları kadar sevap alır. Ötekilerin sevabından da bir şey eksilmez. Kim de sapıklığa çağırırsa kıyamet gününe kadar o yola gidenlerin günahları kadar günah alır. Ötekilerin günahlarından da bir şey eksilmez" dediği rivayet edilir (Müslim, 'İlm, hadis: 16; Ebû Dâvûd, Sünnet: 6; Tirmizî, 'İlm: 15; İbn Mâce, Mukaddime: 14; Dârimî, Mukaddime: 44; İbn Hanbel, Musned: 2/397).

Çünkü hayır ile anılan rûh şâd olur, lânetle anılan rûh da sıkılır. Rûhun, başkalarının yaptığı islerden etkilenmesi bu demektir. Hayra sebebolan hayır ile anılır. Kişi hayır ile anıldıkça rûhu şâd olur. Şerre sebebolen lânete uğrar. Aleyhinde konuşuldukça, yaptığı kötülüklerle anıldıkça da ruhu sıkılır, incinir. Gerçeği Allah bilir.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş