Güzel zan güzel ibadetten sayılır *** Dört Tasavvuf terimi

Güzel zan güzel ibadetten sayılır

Sayın hocam, yaklaşık 5-6 senedir bütün yazılarınızı takip eden birisiyim. Size sorulan sorular ve bunların tarafınızca değerlendirilmesi/açıklanması/cevaplandırılması ve bunun insanların erişebilecekleri ortamlara yansıtılmaları, inanın o kadar büyük değeri olan bir uygulama ki/(sevap ki diye de düşünüyorum) anlatamam. Böylece günlük sanki cuma namazına gitmiş gibi bizler/sizi takip eden binlerce insan binlerce hutbe değerinde bilgiye-görgüye-anlama-farkındalığa kavuşuyor ve dini bilgimizi çarpıklıklardan uzak bir şekilde öğrenmiş oluyoruz. (Mantıksız bir fetvaya itiraz isimli yazınızda o soruyu ben sormuştum maalesef cevap alamadığımı üzülerek ifade etmek istiyorum. Daha sonraları yine çarpışmalarımız oldu ama görüşlerinde diretiyorlar.) Özetle insanlığa bu katkılarınızdan dolayı ellerinizden öper saygı ve sevgilerimi sunarım. Sa'yiniz meşkûr, zenbiniz mağfur ameliniz makbul olsun. Öğrenciniz İlter GÖKCAN

Cevap: Çok teşekkür ederim İlter Bey, İnşaallah güzel dilekleriniz Hak Katında kabul edilir de Cenabı Hak bizi iyiler arasına katar, cennetine sokar. Siz de beraber olursunuz inşaallah. Allah kulunun, kendisi hakkındaki düşüncesine göre tecelli eder. İyi kullarının güzel zannını ve kanaatini boşa çıkarmaz. Peygamberimiz: “Husnuzzanni min husnil-ibadeh: güzel zan beslemek, güzel ibadettendir!” buyurmuşlardır. (Müslim’den). Bir şair, ilk beytini anımsayamadığım bir dörtlüğünde hadisi: Sakın su-i zannetme ibâde; ki husnuzzani min husnil-ibadeh” şeklinde çevirmiştir. Ne mutlu iyi düşünenlere, iyiye, güzele, doğruya yönelen ve yöneltenlere. Selam ve sevgilerimle!

Dört Tasavvuf terimi

Selam sayın hocam, Allahu Teala sizden ve yakınlarınızdan razı olsun ve makamınız Cennet olsun. Sorum şu: "Seriat Tarikat Hakikat ve Marifet var mıdır? Varsa nasıl anlamak gerekir?" Rifat Aydın

Cevap: Yunus Emre: "Şeriat tarikat yoldur varana hakikat ma'rifet andan içeru" demiştir. Bu dört terim İslam ulemasının ve özellikle tasavvuf âlimlerinin genel kabulüdür.

Evvela şeriat, peygamberlerin duyurduğu genel yaşam yoludur. İnsan ile Allah ve insan ile birey ve toplum ilişkilerini düzenleyen kurallar toplumudur. Sülemî’nin eserlerinde kaydettiği bir hadiste Peygamberimiz: "Kişi bildiklerini uygularsa, Allah onu, bilmediği ilimlere ulaştırır." buyurmuşlardır. Demek ki insanın çalışarak elde edebileceği bilgiler vardır ki bunlar şeriat ve diğer öğrenim bilgileridir. Bir de şeriatın içyüzü, hakikati vardır. Asıl şeriatın görünür ibadetlerini uygulamanın amacı o hakikate ulaşmaktır. İbni Teymiyye de hakikati olmayan bir şeriat batıl olduğu gibi, şeriatı olmayan bir hakikatin de batıl olduğunu söyler. Dünya görünür âlemdir, ama bunun içyüzü durumundaki âhiret ise hakikat âlemidir. Musa, Şeriatın temsilcisi; Hızır da hakikatin temsilcisi olarak Kur'ân'da bir öykü halinde anlatılmaktadır. Kur'ân, inne haza luhuve hakkulyakîn: Bu anlatılan kesin gerçek, hakikatin ta kendisidir âyetiyle hakikate işaret etmektedir.

Yol, yöntem anlamına gelen tarikat de şeriat içinde daha da derinleşmek üzere uygulanan zikirler, dualar yöntemidir. Şeriata aykırı olan tarikat batıldır. Tarikat, Peygamberimizin Hira'dan başlayarak hayatı boyunca sürdürdüğü ibadetleri, duaları, ruhsal yaşantısı, zühd ve takvayı uygulayıp hakikate ulaşma çabasından ibarettir. Tarikat şeriatın dışında değil, ancak ve ancak içindedir. Şeriat hükümlerine bağlı olmadan tarikat iddia etmek zındıklıktır. Bayezid-i Bestami, kişinin makbul bir veli kabul edilebilmesi için görünür eylemlerinin şeriata (Kitaba ve Sünnete) uygun olması gerekir. Kitap ve Sünnete aykırı davranan insan, suda yürüse, havada uçsa önemi yoktur.

Bu konuda geniş bilgi için İslâm Tasavvufu adlı eserimi okumalısınız.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş