BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN (1) PDF 
Cuma, 31 Temmuz 2020 00:00

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN (1)

 

Hamdolsun bir kurban bayramına daha ulaş­mış bulunuyoruz. Bütün Müslümanların bayramlarını tebrik eder, pek çok bayramlara sağlık ve afiyet içinde ulaşmalarını Yüce Allah’tan dilerim.

Sevgili kardeşlerim, bu bayramın adı Îd-i Adhâ yani Kurban Bay­ramı’dır. Peygamberimiz “Bu kurbanlar, atanız İbrahim’in sünnetidir” buyurmuştur. Acaba niçin kurban İbrâhîm’in sünneti sayılmıştır? Çünkü Hz. İbrahîm’e kadar dünyanın çeşitli yerlerinde, önemli olaylarda kurban olarak genç bir insan kesilirdi. Özellikle Mısır’da Nil Nehri’nin taşmasını önlemek için her yıl bir genç kurban olarak Irmağa atılırdı. Mısır’da bir süre kalmış olan Hz. İbrahim de bundan etkilenmiş olacak ki gördüğü rüyayı çok sevdiği oğlu İshak’ı veya (bir görüşe göre İsmail’i) kurban etmesi gerektiği şeklinde yorumladı. Oysa kendisine yavrusunu kurban etmesi değil, gönüldeki sevgiyi sadece Allah’a yoğunlaştırması mesajı veriliyordu. Çocuğunu kurban etmek üzere yanına alıp kurban yerine götürdü. Çocuğu alnı üzerine yatırıp bıçağı boğazına vuracağı sırada gaipten İlâhî bir ses, Ey İbrahim, sen rüyanı doğruladın!” diyerek çocuğu bırakmasını ve onun yerine çalılar arasında görünen bir koçu kurban etmesini emretti.

İşte bu olayla birlikte insan kurban etme geleneği kaldırılmış ve hayvan kurban etme geleneği başlamış oldu. Bunun içindir ki Peygamberimiz, kurbanın, İbrahim’in Sünneti olduğunu vurgulamıştır: “Bu kurbanlar, atanız İbrahîm’in sünnetidir” demiştir.

Hadiste belirtildiği üzere kurban kesmek sünnettir. Gerçi vacip diyenler varsa da gerçekte sünnettir. Yoksullara, özellikle şiddetli ihtiyaç, açlık ve sefalet içinde kıvrananlara yardım etmek bir görevdir. Bayramda kurban kesmeyen, bayram sonu kurbanının parasını yardıma muhtaç kimselere, parasız kalan öğrencilere yardım olarak gönderirse büyük sevap işlemiş olur. Fıkıh kuralına göre bayram günlerinde kurbanını kesemeyen, bayramdan sonra kurbanın parasını sadaka olarak verir. Bazı aileler birden fazla kurban keserler. Gerçekte bir aileye bir kurban yeter. Birden fazla kurban kesmek isteyen, bir tane kessin, diğer kurbanların parasını yoksullara, gerçek hayır kurumlarına göndersin.

Kurbanın Vakti

Kurban kesmenin vakti, Kurban Bayramı günleridir. Bunlar bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günleridir. Kurbanı, bayramın birinci günü kesmek daha iyidir. Bayram namazı kılınan yerlerde namazdan sonra, kılınmayan köy ve yaylalarda sabah namazının vakti girdikten sonra kurban kesilir. Gece kurban kesmek mekruhtur.

Kurbanın Eti

Kurbanın etini üçe ayırmak, bir bölümünü evine bırakıp bir kısmını fakîrlere, bir kısmını da eşe dosta dağıtmak daha uygundur. Kurbanın etini, derisini tamamen sadaka vermek de caizdir, hattâ daha makbuldür. Ancak kurbanın etinden bir parça yemek sünnettir.

Kurban Kesilecek Hayvanlar

Deve, sığır, koyun ve keçidir. Bunların erkeği de dişisi de kurban edilebilir. Tavuk, horoz ve eti yenilen vahşi hayvanlar kurban edilemez. Devenin beş seneliği, sığırın (öküz-inek-manda) iki seneliği, koyun-keçinin bir seneliği kurban kesilebilir. Koyunun gösterişli olan altı aylığı da kurban edilebilir.

Bir koç veya teke ne kadar cüsseli olursa olsun ancak bir kişiye kurban olabilir. Sığırı yedi kişi, deveyi on kişi ortaklaşa kurban kesebilirler.

Kurban Nasıl Kesilir?

Kurbanı bizzat sahibinin kesmesi mendubdur. Kendisi kesemezse başkası­na kestirir. Başkasına kestirecek ise kesen kimseyi kendi yerine vekîl edip ba­şında bulunması müstehabdır. Kurbanı keserken hayvana eziyet etmemeli, kesme yerine incitmeden götürmelidir. Kesmeden önce hayvana su vermek müstehabdır. Keserken keskin bıçak kullanmak lâzımdır. Hayvanı yatırıp hazırladıktan sonra "Henüz elini hayvanın boğazına dokundurmadan:

"Veccehtu vechiye lilležî faṭara's-semâvâti ve'l-arḍa ha­nî­fen ve­mâ ene mine'l-muşrikîn. İnne salâtî ve nusukî ve mah­yâye ve memâtî lil­lâhi rabbi'l-‘âlemîn la şerike leh ve bi-žâlike umirtu ve ene evvelu'l-mus­limîn. Allahumme tekabbel minnî kemâ takabbelte min İbrâhîme ḫalî­like ve Muhammed'in habîbike

"(Yüzümü gökleri ve yeri yaratan Allah'a, O'nun birliğine inanarak çevir­dim. Ben müşriklerden değilim. Benim namazım, ibâdetim, hayâtım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir. O'nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben (Allah'a) teslim olanların ilkiyim. Allah'ım, dostun İbrahim'den, sevgilin Muhammed'den kabul buyurduğun gibi benden de kabul buyur) diye duâ et­meli ve:

"Bismillah! Allâhu ekber Allâhu ekber Allâhu ekber lâ­ilâhe illâllahu vallâhu ekber Allâhu ekber ve lillâhi'l-hamd. Bis­millah! Allâhu ekber" deyip artık hiçbir şey konuşmadan hemen kesmelidir.

Teşrik tekbirleri:

Kurban bayramında, Arefe günü sabah namazının sonundan Bayramın dördüncü günü ikindi namazının sonuna kadar her farz namazda selâm­dan sonra bir defa tekbîr getirmek vâcibdir. İmâm-ı A'zam'a göre tekbîr, şehirlerde oturanların cemâatle kıldıkları namazlarda vâcibdir. Ama bu şart yalnız İmam'a göredir. İki talebesine göre, bu müddet içinde kim olursa olsun ve nerede kılarsa kılsın, köylü, şehirli, münferid ve cemâat herkes tekbîr getirecektir. Fetva, bu görüşe göredir. Tekbîr şudur:

"Allâhu ekber Allâhu ekber lâilâhe illâllâhu vallâhu ekber Al­lâ­hu ekber ve lillâhi'l-hamd."

Yaşanan olaylar ibret almamızı gerektirir

Değerli kardeşlerim, bu yıl içinde birçok olaya tanık olduk. Yaşadığımız olaylardan kimi şükretmemizi, kimi sabretmemizi gerektiren olaylardır. Askerimiz Suriye’de, Kuzey Irak’ta ve Libya’da terör örgütleriyle çarpışarak büyük başarı elde etti. Bunun için Allah’a şükretmemiz gerekir.

Bunun yanında topyekûn milleti sevindiren bir olay da Ayasofya’nın, 86 yıllık, ibadetsiz, buruk geçen yıllarından sonra tekrar günün 24 saatinde cemaatle buluşması, duaları kubbesinden göklere yükselen cemaatlerine kavuşmasıdır. Ayasofya henüz İslam’ın son şekli gelmezden takriben 72 yıl önce bir Hıristiyan mabedi olarak yapılmıştı. Fetihle birlikte de yine Allah’ın adının anıldığı camie dönüştürüldü. Kur’ân her üç dinin kaynağının bir olduğunu, mabedlerinin de Allah’ın adının anıldığı mekânlar olduğunu vurgular. Hac Suresi 40. Âyet. Bu mabedler, insanları birbirine düşman etmek için değil, Allah’a kullukta birleştirip kardeş yapmak için yapılmıştır. Yüce Allah, bütün Kitap ehlini birliğe çağırır:  

De ki: ‘Ey Kitap ehli, bizim ve si­zin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin: Yalnız Allah’a tapalım. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; birbirimizi Allah’tan başka tanrılar edinmeyelim’." (Âl-i İmran: 64)

İnsanları birbirine düşman eden dinlerin özü değil, dinleri yanlış yorumlayan egoist din uzmanlarıdır. Ama dini doğru anlayan din uzmanları da yok değildir. Nitekim Kudüs’te Katolik rahip bu özü yakalamış olanlardan biridir.

Katolik rahipten Türkiye ve Başkan Erdoğan'a Ayasofya övgüsü

 

Uluslararası Kudüs Adalet ve Barış Komitesi Başkanı Manuel Musellem, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ayasofya'yı camiye çevirme kararıyla tarihi binanın haysiyet ve onurunu artırdığını söyledi.

Katolik bir rahip de olan Musellem sosyal medya hesabında paylaştığı Hristiyanlara hitabeden video kaydında, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ayasofya Kilisemizin haysiyet ve onurunu artırdığının farkına varın." ifadelerini kullandı.

Dünyadaki Hıristiyanları Türkiye'nin Ayasofya'yı cami olarak ibadete açma kararını takdir etmeye davet eden Musellem, "Erdoğan, Ayasofya'yı herkesin ayakları altında çiğnenen bir müzeden, içinde Allah'ın adının anıldığı ve yüceltildiği, sevgi ve saygı duyulan camiye çevirdi." dedi.

Müsellem, "Bir Müslüman kiliseme saygı duyduğu sürece bana da saygı duyuyordur. Tarih ve kader, bu büyük kilisenin halkıyla birlikte İslam'a dönmesini diledi." görüşünü dile getirdi.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş