Hocam merhaba size birkaç soru sormak istiyorum

Hocam merhaba size birkaç soru sormak istiyorum

1. Sorum: Hz. Muhammed'in Hz. Ebu Bekir'in kızı Ayşe ile evlenmesi ile ilgili. Bazı kişiler 6. yaşında evlenip 9 yaşında gerdeğe girdiğini söylüyor. Doğrusu nedir?

Hz Muhammed kızlarını kaç yaşlarında evlendirmiştir? Kaç yaşındaki kızlarla evlenmiştir? Ayrıca Hz. Muhammed'in kızlarını küçük yaşta evlendirdiği doğru mudur?

2. Sorum: ise geçen haftalarda bahsettiğiniz bir konu ile ilgili. Âdem’in ilk insan olmayıp ilk Akıllı-Zekâ sahibi insan olduğunu söylemiştiniz ve bir ayet göstermiştiniz. Belirttiğiniz ayet farklı çevirilerde çelişkiler taşıyor. Örneğin Yaşar Nuri Öztürk'ün çevirisinde "O insanı yarattı" şeklinde yer alıyor. Sizinkinde ise daha farklı. Aydınlatırsanız sevinirim.

3. Talak Suresi 4. Ayet'te küçük yaştaki kızlarla evlenebileceğimizi mi belirtiyor? Kağan

 

Cevap:

1. Hz. Ayşe’nin yaşı konusu

Hz. Ayşe’nin dokuz yaşında iken Peygamberimizle evlendiği hakkındaki rivayetler gerçeği yansıtmaz. Bu konudaki cevabı Soru Cevaplarla İslam’ın 6. Cilt 108. Sayfasından aktarıyorum:

Hz. Ayşe'nin hayatına bakınız, Hz. Fatıma'dan beş yaş küçüktür. Hz. Fatıma Peygamberlikten 5 yıl önce doğmuştur. Demek ki Hz. Ayşe, Peygamberliğin başlangıcı yılında doğmuştur. Hz. Muhammed Peygamber olduktan itibaren 13 yıl Mekke'de kaldı. Peygamber hicret ettiği zaman Ayşe 13 yaşında olmalıdır. Peygamber Medine'ye göçtükten iki yıl sonra Ayşe ile evlendiğine göre (el-İsâbe: 4/359) demek ki evlendiği zaman Hz. Ayşe en az 15 yaşında idi. Ayrıca Hz. Ayşe, Peygamber'le nişanlanmadan önce Cübeyr ibn Mut­‘im’e nişanlı veya sözlü idi. Bu da onun, Peygamber, kendisini istemeden önce evlenecek yaşta olduğunu göstermez mi? Bu yaş da herhalde dokuz yaş değildir.

Demek ki Peygamber istediği zaman Ayşe, en azından evlenecek çağ olan 15 yaşlarında idi. Bu yaş da Arabistan gibi sıcak ülkelerde tam evlenme çağıdır. Bizde de eskiden kız çocukları erken evlendirilirdi. "14'üne gelince kızı ya ere veya yere vermeli" cümlesi bir atasözü gibi söylenir. Zaten evlenecek çağda olmayan birisini Peygamber’e önermez­lerdi. Çünkü Hz. Ayşe'yi direkt olarak Peygamber istememiş, halası onu Peygamber'e önermiş, o da uygun görmüştü. Bir başka rivayete göre Hz. Ayşe Peygamberimizin kızı Fatma ile yaşıttır. Fatma’nın doğumunda babası 35 yaşında idi. Bu durumda Ayşe evlendiğinde 20 yaşlarındadır.

Her rivayeti akıl süzgecinden geçirmeden kabul etmek doğru değildir. İşte gerçek budur.

Peygamberimizin bakire olarak aldığı tek hanım, Hz. Ayşe’dir. Ötekiler bir veya iki kez evlenip dul kalmış kadınlardı. İlk hanımı Hz. Hatice, kendisinden önce iki kez evlenmişti. Hafsa Hz. Ömer’in dul kızı idi. Ümmü Seleme, şehid düşmüş olan bir sahabinin karısıdır, Peygamberimiz, bu sahabisinin çocuklarını himaye için Ümmü Seleme evlenmiş ve bu hanım kendisinin aynı zamanda danışmanı olmuştur.

Hz. Peygamber’in en küçük kızı Hz. Fatıma’dır. Fatıma, doğduğu zaman babası 35 yaşında idi. Fatıma Ali ile Hicretin ikinci yılında evlenmiştir. Bu durumda evlendiği zaman Hz. Fatıma 20 yaşındadır. Peygamberimiz, diğer kızlarını da o zaman kızlar için evlenme çağı olan yaşlarda evlendirmiştir.

2. Kastettiğiniz âyet hangisidir, onu belirtmemişsiniz. Bakara Suresinin 30 ve devamı olan âyetlerde insanın yaratılışı değil, halife yapılması anlatılmaktadır. Yüce Allah, meleklere, insanı halife yapacağını bildirince melekler, yeryüzünde bozgunculuk yapmakta, kan dökmekte olan birinin halife halife seçilmesine akıl erdirememişler, Cenabı Hak da “Ben sizin bilmediğinizi bilirim!” demiştir.

Allah’tan başka gaybı kimse bilemez. Burada halife yapılacağı belirtilen kişi ilk insan olsaydı, melekler, henüz bozgunculuk yaptığını ve kan döktüğünü görmedikleri insanın bozguncu ve kan dökücü olduğunu söyleyemezlerdi. Çünkü bunu bilemezlerdi. Oysa onlar insanın bozguncu ve kan dökücü olduğunu söylüyorlar. Demek ki henüz olgunluk düzeyine ermemiş insanın bozguncu ve kan dökücü olduğunu görmüşler, işte böyle birinin halife yapılmasına hayretlerini belirtmişlerdir. Bundan da anlaşılır ki halife yapılan ilk insan değil, akli tekâmülüne ermiş, kötülükleri aklı ile önleme düzeyine ulaşmış ve kelimeler bulup dil kurmuş olan insandır ki işte halife yapılan ilk insan, Âdem’dir.

3. Talak Suresinin 4. âyeti, eşlerinden ayrılan kadınların, yeniden evlenebilmeleri için beklemeleri gereken süreyi (iddeti) belirlemektedir.: "Âdetten kesilen kadınlarınızın (bekleme süresinden) şüphe ederseniz, (bilin ki) onların bekleme süresi üç aydır. Henüz âdet görmeyenler de böyledir…"

Âyetteki: “Henüz âdet görmemiş olanlar da böyledir" cümlesi, gerek âdet çağının altında olan, gerek âdet çağına geldiği halde âdet görmeyen kadınları kapsar. Bunların iddeti de âdet çağını geçirmiş olan kadınlar gibi üç aydır.

Burada âdetten kesilmiş, âdet çağına girmemiş ve gebe kadınların iddetleri belirtilmiş, âdet gören boşanmış kadınların iddetlerinden söz edilmemiştir. Çünkü onların iddeti, Bakara Sûresinin 227’nci âyetinde üç kur' olarak belirtilmiştir. Buradaki üç ay, oradaki üç kur'a denktir. Demek ki genel olarak boşanan kadınların iddeti üç aydır. Yalnız gebe kadının iddeti doğum sonuna kadardır.

İddet beklemenin iki önemli sebebi vardır: Biri kocanın, karısına dönmesine fırsat ve zaman tanımak, diğeri de kadının gebe olup olmadığının anlaşılmasıdır. Tâ ki çocuğa kalmış bir kadın, bunun farkında olmadan başka biriyle evlenip de çocuğun kime âit olduğu belirsiz olmasın.

Evet, bu âyetten, henüz âdet görmeyen kızlarla, velilerinin muvafakatıyla kıyılacak nikâhın geçerli olduğu anlaşılır. Bu âyet, âdet görmeyen kızlarla evlenmeyi önermiyor, teşvik de etmiyor, sadece bir vak’ayı anlatıyor. Çünkü o zaman böyle küçük kızlarla evlenenler vardı. Bu yaşta evlenip de ayrılan kadınlar da mevcuttu.

Bunlar henüz âdet görmedikleri için acaba hiç süre beklemeden, başka biriyle evlenebilirler mi diye bir kuşku oluşmuştu. İşte âyet, bu kızların veya kadınların da yine evlenebilmek için bir süre beklemelerini ve bu sürenin üç ay olduğunu belirtmektedir. Bundan anlaşılıyor ki süre beklemek, sadece hamile olup olmama durumunun anlaşılması değil, aynı zamanda aile kurumuna bir saygının ifadesidir.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş