YE’CÛC-ME’CÛC (2)
Pazartesi, 13 Nisan 2020 00:00

 YE’CÛC-ME’CÛC (2)

(...dünden devam)

Kaynaklarda, Ye’cûc, Me’cûc’un ayrı ayrı iki millet mi, yok­sa bir tek millet mi olduğu, kimlikleri hakkında çok çeşitli ve çelişkili görüşe yer verilmiştir.

Ye’cûc, Me’cûc yirmi iki kabîle idi. Zû’l-Karneyn, yirmi bir kabîlenin önüne sed yapmıştır. Bunlar Âdem oğullarının onda dokuzunu oluştururlar. Ye’cûc bir kavim, Me’cûc de ayrı bir kavimdir. Her kavim içinde dört bin ümmet vardır. Bunların her erkeği, kendinden sonraya silâh taşıyan bin erkek çocuk bırakmadıkça ölmez. Bunlar Âdem oğlu olmakla beraber dünyânın yıkımı için çalışırlar. Üç sınıfa ayrılırlar:

Bir sınıfı Şam’daki Erz ağacı gibidir, boyları göğe doğru yüz yirmi arşın gelir. Bir sınıfının boyları ve enleri bir olup yüz yirmi arşındır. Bunlara dağ, demir engel olmaz. Üçüncü sınıfın yapısı da öyledir ki: Her biri bir kulağını döşek gibi altına serer, öteki kulağını yorgan gibi üstüne örter. Rastladıkları filleri, canavarları, yılan ve akrepleri, domuzu, köpeği, her canlıyı ve kendi ölülerini yerler.

Bunların baş tarafı Şam’da, arkaları Horasan’da olur. Doğudaki ırmakların, Taberî’ye gölünün suyunu içerler. İçlerinde bir karış boyunda insanlar da vardır. Kâ‘b’a göre bunlar, Âdem oğlunun nâdirleridir. Nedeni de şudur: Bir gün Âdem ihtilâm olmuş, menîsi toprağa karışmış(!) İşte Allah bu sudan Ye’cûc’u yaratmıştır. Bunlar baba tarafından Âdem’e bitişirler (ama anaları topraktır). Bahar vakti ülkelerinden çıkar, buldukları her yeşili yer, her kuruyu götürürler[1] .

Ye’cûc -Me’cûc Hakkındaki Hadîsler:

Son zamanda Ye’cûc ve Me’cûc’un çıkacağına dair birkaç hadîs zikredilir[2] . Taberî’den kaydedilen bu rivâyet; İsrâ gecesine âit rivâyetler arasındadır. Burada peygamberlerin kıyâmeti müzakere etmeleri, olayı kimsenin bilmeyip İsâ’ya havale etmeleri, ruhânî âlemlere insan düzeyinde olacak şeylerin karıştırılmasından başka bir şey değildir. Kaldı ki Mi’râc olayının bir ru’yâdan ibaret olduğunu söyleyenler de vardır. Bir ru’yâ ile itikad kurulamaz. Ayrıca benzeri bir rivâyet de Ebû Hüreyre’ye atfedilmektedir.



[1]. Hâzin: 4/232; et-Tefsîru’l-hadîs: 6/43-44

[2].. Arapça iki boynuzlu demek olan Zu’l-Karneyn, Kitâb-ı Mukaddes’in Daniel Bölümünde Med ve Fars kralları olarak açıklanmaktadır. Daniel’in gördüğü bir rü’yâda kendisine şöyle denmiştir: “İşte gazabın son vaktinde ne olacağını ben sana bildireyim; çünkü sonun muayyen vakti içindir. Gördüğün iki boynuzu olan koç, Medya ve Fars krallarıdır. Ve o kıllı ergeç Yunan kralıdır. Ve gözleri arasında olan büyük boynuz birinci kraldır. Ve kırılmış ve yerine dört boynuz çıkmış olana gelince, o milletten dört krallık çıkacak, fakat onun kuvvetinde olmayacaklar. Ve onların krallığının son vaktinde günâhkârlar ölçülerini doldurunca sert yüzlü ve bilmeceler anlayan bir kıral çıkacak...” (Daniel, 8/19-22)

(devamı yarın..)