ALLAH KAHRAMAN ORDUMUZA ZAFER İHSAN BUYURSUN! ŞEHÎDLERİMİZE RAHMET EYLESİN PDF 
Cuma, 28 Şubat 2020 14:29

ALLAH KAHRAMAN ORDUMUZA ZAFER İHSAN BUYURSUN! ŞEHÎDLERİMİZE RAHMET EYLESİN

 

Son yıllarda Suriye kriziyle karşı karşıya geldik. Önce babası Hafız Esed, sonra oğlu Beşşar Esed nerde ise yarım yüz yol Suriye halkının başına bela oldu. Bunların nezdinde halkın hiç önemi veitibarı yok. Kendi görüşlerine ve mezheplerine muhalif olanlara hayat hakkı tanımıyorlar. Vaktiyle Baba Hafız, Humus üzerine bombalar yağdırarak kenti tarümar etti, halkını öldürdü. Şimdi de oğlu kendi halkı üzerine bomba yağdırıyor, tarihte misli görülmemiş katliam yapıyor. Despot, misli görülmemiş zulüm rejimi. Hangi devlet kendi halkının üzerine rastgele bomba yağdırarak vatandaşlarını öldürür? Rejime muhalif olanları hapishanelere tıkar? Hapishaneye atılanları ziyaret etmek mümkün değil. Yaşayıp öldükleri bilinmez.

Bir dostum vardı, yıllar önce oğlunun hapse atıldığını, sekiz yıl geçtiği halde oğlunu bir kez göremediğini söylüyordu. 21. Asırda bu kadar zulüm, bu kadar acımasızlık olur mu? Halk Esed’in zulmünden ve bombalarından kurtulmak için perperişan vaziyette yollara düşmüş, ayakkabısız çocuklar çamurlara bata çıka yürüyorlar. Güvenli bir yer bulmak için kaçıyor, Türkiye sınırlarına geliyorlar. Dünya bu zulme seyirci. Sadece Türk milleti bunları korumaya çalışıyor. Rus uçaklarının desteğini alan Rejim unsurları, Mazlum Suriyelileri korumak için gözetleme yerlerinde nöbet bekleyen askerlerimize saldırmaya başladılar. Hele geçtiğimiz gece yine saldırarak 33 askerimizi şehidettiler. Şehidlerimize Allah’tan bol rahmet dilerim. Onlar Bedir aslanları gibi düşman karşısında dimdik durarak canlarını feda ettiler. İnanıyorum ki ruhları Hz. Peygamber’in yanına uçmuştur. Bu münasebetle şehitlerimize Mehmet Âkif’in şiiriyle seslenmek istiyorum:     

Çanakkale Şehitlerine

 

 

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...

Bedr'in[1] arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi[2] kimler kazsın?

'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.

 

'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle[3],

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;

 

Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...

Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;

Sen ki, a'sâra[4] gömülsen taşacaksın...Heyhât,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana âğûşunu[5] açmış duruyor Peygamber.

 



[1] Peygamberimizin küffara karşı yönettiği Bedir Savaşına katılan gâzîler

[2] Kabri

[3] Gök kubbeyi kaftan olarak üstüne örtsem

[4] Çağlara

[5] kucağını

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş