MUSHAF’IN YAZIMI VE NESİH PDF 
Pazar, 02 Şubat 2020 00:00

MUSHAF’IN YAZIMI VE NESİH

Hocam saygılarımı sunuyorum, sorum şudur; Kur’ân’ın yedi harfte yazılması ne demektir? Hz Osman’ın altı nüshayı yaktırdığı söyleniyor niçin yaktırmıştır bir değişiklik var mıdır? Bir de Kuranda nesih var mıdır eğer varsa Kur’ân’ın korunmuşluğu nerede kalır? Bu konularda yazarsanız sevinirim...

Cevap: Kur'ân yedi harfle yazılmadı, zaten öyle yazılması da mümkün değildir. O zaman bir tek yazı vardı, henüz gelişmemiş Arap yazısı. İşte Kur'ân, mevcut yazı ile ve Kureyş Araplarının konuştuğu lehçe ile yazıldı. Ama Müslümanlar sadece Kureyş Araplarından ibaret değildi. Güneyden, kuzeyden, doğudan batıdan gelip Müslüman olan, lehçeleri Kureyş lehçesinden oldukça farklı kabileler, insanlar vardı. Bunların Kur'ân'ı Kureyş lehçesiyle okumaları mümkün değildi. Çünkü bu iş uzun eğitim isterdi. Bugün bir Diyarbakırlı nasıl İstanbul lehçesiyle uzun süre eğitim almadan konuşamazsa işte değişik lehçe sahibi uzak kabile mensupları da öyle Kureyş lehçesini konuşamazdı, o lehçeye dilleri dönmezdi. İşte onların da Kur'ân'ı kendi lehçeleriyle okumalarına müsaade edildi. Vahiy meleği buna müsaade etti. Bundan ötürü Peygamberimiz "Kur'ân yedi harf üzere indirildi" buyurdu. Yani belli başlı yedi Arap lehçesiyle okunmak üzere indirildiğini, kabilelerin Kur'ân'ı kendi lehçeleriyle okuyabileceklerini belirtti. Ama Kur'ân'ı yazanlar, onu en büyük ve fasih lehçe olan Kureyş lehçesiyle yazdılar. Telaffuz başka, yazım başka şeydir.

Hz. Osman Kur'ân'ı yeniden derletip çoğaltırken ilk yazıldığı gibi yine Kureyş lehçesi esas alınarak yazılmasını emretti. Herhangi bir ayrılığa neden olmamak, tek yazımda birleşmek üzere özel Mushafları yaktırdı. Çünkü onlar denetimden geçirilmemişti. İnsanlar birey olarak bazı kelimeleri yanlış yazabilirlerdi. Ortada 12 kişilik bir komisyon tarafından ortak akıl ile ve titiz bir çalışma sonucu yazılan resmî Kur'ân varken artık yazımında bazı yanılmaların bulunma ihtimali yüksek bulunan özel nüshaların kalması, ileride Müslümanlar arasında kafa karışıklığına neden olabilirdi. Onun için özel nüshalar yakıldı. Bunda Peygamberimizin gözde arkadaşlarının konsensüsü vardı. Eğer öyle olmasaydı dört küsur yıl halifelik yapmış olan Hz. Ali, pekala Osman Mushafını kaldırır, kendi Mushafını onun yerine resmi Mushaf yapardı. Oysa o, özel Kur'ân nüshalarının yaktırılması yüzünden Hz. Osman'ı eleştirenlere: "Ben de Osman'ın yerinde olsaydım, onun yaptığını yapardım" diyerek Hz. Osman'ı savunmuştur.

Neshe gelince. Bir tek nesih vardır. O da henüz yazılmadığı için unutulmuş olan bazı âyetlerin yerine yenilerinin gelmiş olması. Ama Kur'ân'da bulunan bütün âyetlerin hükmü geçerlidir. Kur'ân içinde birbirini nesheden (hükümsüz kılan) âyetler yoktur. Çünkü nesh ancak birbirine ters olan hüküm âyetlerinde yani emirlerde olur. Oysa Kur'ân'da Allah'ın sözlerinde ihtilâf bulunmadığı, O'nun sözlerinin değiştirilmeyeceği vurgulanır. Eğer Kur'ân'da birbirine aykırı sözler yoksa ve Allah'ın sözleri değişmez ise nesih de olamaz. İşte işin gerçeği budur.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş