ÇOCUKLARLA AYRILMIŞ OLAN ANNE BABAYLA İNSANİ MÜNASEBETLERİ (9) PDF 
Perşembe, 14 Kasım 2019 00:00

ÇOCUKLARLA AYRILMIŞ OLAN ANNE BABAYLA İNSANİ MÜNASEBETLERİ (9)

(...dünden devam)

“Ne Buhârî’de, ne de güvenilir Sünen Kitaplarında Mîzân’ın vasfı, onun bir dili, iki kefesi olduğuna dair merfû‘ bir hadîs olma­dığına göre Zeccâc’ın: ‘Bu ehl-i sünnetin oybirliğiyle kabul ettiği bir husustur’ demesine aldanma! Yazarların çoğu, özellikle hâfız olmayanlar, bu icmâ‘ kelimesini rastgele kullanırlar. Ehl-i Sünnet mensuplarından bazılarının yazdığı kitaplarda bulunan her şeyi Ehl-i Sünnetin cemâatine nisbet ederler. O söz gerçekte selef arasında bilinmese de halefin ittifak ettiği bir şey olmasa da bunu yapmış­lardır. Bildiğin gibi, bu tartı ve mîzân mes’elesi de selef ve halefin ihtilâf ettiği bir mes’eledir. Eylemlerin mîzânda tartılacağını söyle­yen Ehl-i Sünnet âlimleri, bu mîzânın bir tek mi, yoksa her kişi için yahut her eylem için ayrı ayrı mîzân mı olduğunda ihtilâf halin­dedirler. Tartılacak şey üzerinde de ihtilâf vardır. Ey­lemlerin değil, kişilerin tartılacağı da söylenmiştir. Tartılan şeyin ve tartının vas­fında; tartı işleminin kimin için yapılacağı, yalnız mü’minler için mi, yoksa hem mü’minler, hem de kâfirler için mi uygulanacağı hak­kında ihtilâf vardır. Bu ihtilâfın başlıca üç sebebi bulunmaktadır:

1. Seleften nakledilen haberlerin çelişkili oluşu. Bu konudaki haberlerin çoğu doğru değildir. Bunlar inançta değil, eylem konu­larında dahi kanıt olamaz.

2. Haberlerin yorumundaki ihtilâf.

3. Akıl ile bilinemeyecek gayb konularında akıl ve kıyâs ile hüküm verme girişimleri.

Gayb âlemini şu görünen şehâdet âlemiyle kıyaslayıp: ‘Ey­lemler a‘râzdır, arazlar tartılamaz’ diyen mu‘tezile hatâ etmiştir. Çünkü mahiyetleri ayrı olan iki âlemi birbirine kıyas etmek yanlıştır. Bunlara cevap veren Ehl-i Sünnet de yine onlar gibi gayb âlemini şehâdet âlemine kıyas ederek yanılgıya düşmüşlerdir. Eylemlerin cisimleneceğini, güzel ve çirkin suretlere bürünüp tartılacağını, ya da eylemlerin değil, dünya defterleri gibi deri veya kâğıttan yapılmış zannettikleri eylem defterlerinin terâzîye konulup tartılacağını san­mışlardır.

“Oysa bu ümmetin selefi, Kitâb ve Sünnette haber verilen her şeyin hak olduğu, bunların mâhiyeti hakkında fikir yürütüle­me­yeceği inancında idiler. O halde âhirette eylemlerin, o âleme özgü bir mîzân ile tartılacağına inanırız. Fakat bunun şeklini, nasıllığını, niceliğini araştırmayız. Birçok âyette bu tartının, eylemlerin ruh üzerindeki olumlu veya olumsuz etkisi şeklinde olacağı, cezanın da bu te’sirlere göre olacağı anlaşılmaktadır. İnsanlar sıcaklık, soğukluk gibi arazları ‘depremin şiddetini, vasıtaların sür‘atini, kalb atışlarını, tansiyonları, vs.’ ölçmek için ölçütler icadederken kâinâtın yaratı­cısı, zihinsel ve bedensel eylemleri, ruh üzerinde bıraktıkları iyi veya kötü etkileriyle ölçmekten, eylemlerin ruh üzerindeki etkilerini ölçe­cek ölçütler (mîzânlar) koymaktan âciz midir?

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş