SABIR (11) PDF 
Çarşamba, 23 Ekim 2019 00:00

SABIR (11)

(...dünden devam)

يَآ اَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ: Ey inananlar, sabredin, direnin. Savaşa hazırlıklı, uyanık bulunun ve Allah’tan korkun ki, başarıya eresiniz. (Âl-i İmrân: 94/200)

Bu âyette üç emir başarının sırrı olarak vurgulanmıştır: İsbirû ‘sabrediniz’, sâbirû ‘müsâbere ediniz’, râbitû ‘murâbata ediniz.’

Sabır, nefsi kendi içinde bulunan zorluklara katlandırmak, müsâbere ise onu gerek kendisinde, gerek kendi dışında bulunan zorluklara katlandırmaktır. Hastalık, nefsin kendisinde bulunan bir zorluktur. Cihâd ise nefsin dışında bulunan bir zorluktur. Nefsin cihâda, dıştaki zor olaylara katlanması müsâbere ile ifade edilir. Türkçe’de sabra en uygun terim dayanma, müsâbereye en yakın terim de direnmedir.

İnsan olayların içyüzünü bilmez. Hoşuna gitmeyen şey hakkında hayırlı olabilir

كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَكُرْهٌ لَكُمْ وَعَسَى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَخَيْرٌ لَكُمْ وَعَسَى اَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَشَرٌّ لَكُمْ وَاللهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ: Hoşunuza gitmese de size savaş yazıldı (farz kılındı). Bazen hoşlanmadığınız bir şey, hakkınızda iyi olabilir ve hoşlandığınız bir şey de hakkınızda kötü olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara: 92/216)

 92/216. âyette de hoşlarına gitmese de savaşın, mü’minlere farz kılındığı; hoşlarına gitmeyen bazı şeylerin, yararlarına, hoşlarına giden bazı şeylerin de zararlarına olabileceği, işlerin içyüzünü ancak Allah’ın bildiği belirtilmektedir.

Evet, insan ne kadar bilgili olsa da onun bilgisi, ancak duyuların verilerine bağlıdır. Duyulara çarpan olaylardan gelir. Yargısı da görünüşlere göredir. Olayların iyi veya kötü olduğunu, bunlardan doğacak yarar veya zararları deney ile bilir. Çoğu kez bir olayı denemeğe imkân olmaz. Denemeğe kalkıldığı zaman da iş işten geçmiş olur. Hasılı insan, olayların dış yüzünü bilir, halbuki Allah, her şeyi yaratan kendisi olduğundan, her şeyin dışını da, içini de bilir. Bu bilgisi uyarınca insanın yararına olan şeyleri emreder, zararına olan şeyleri yasaklar. Onun emrettiği her şey, zahiren hoş görünmese de gerçekte hoştur. Savaş da görünüşte hoş değildir, çünkü insanın ölümüne sebebolabilir. Ama birkaç kişinin ölümüyle bir toplumun hürriyeti, şeref ve nâmusu kurtarılır. Ölenler de cennette ebedî diriliğe erişirler. Peygamberlere arkadaş olmak şerefine ererler. Gerçekten cihâd eden İslâm milletleri yükselmişler, cihâdı bırakınca dünya haritasındaki yerleri küçülmeğe başlamış, sonunda güzelim ülkeleri, yabancılar tarafından asırlarca sömürülmüştür. Cihâdı bırakmak yalnız cepheye gitmemek değildir. Düşmana karşı kuvvet hazırlamayı ihmal etmek, düşman atom bombası yaparken piyade tüfeğiyle yetinmek de cihadı bırakmak demektir. Bugün İslâm’ın karşısındaki emperyalist güçler aya giderlerken İslâm milletleri bir uçak dahi yapmaktan âcizdirler. Demek ki cihâdı, yani düşmana karşı cehdi bırakmış, uyuşmuşlardır.

 

يَآ اَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ: Ey inananlar, sabredin, direnin. Savaşa hazırlıklı, uyanık bulunun ve Allah’tan korkun ki, başarıya eresiniz. (Âl-i İmrân: 94/200)

Bu âyette üç emir başarının sırrı olarak vurgulanmıştır: İsbirû ‘sabrediniz’, sâbirû ‘müsâbere ediniz’, râbitû ‘murâbata ediniz.’

Sabır, nefsi kendi içinde bulunan zorluklara katlandırmak, müsâbere ise onu gerek kendisinde, gerek kendi dışında bulunan zorluklara katlandırmaktır. Hastalık, nefsin kendisinde bulunan bir zorluktur. Cihâd ise nefsin dışında bulunan bir zorluktur. Nefsin cihâda, dıştaki zor olaylara katlanması müsâbere ile ifade edilir. Türkçe’de sabra en uygun terim dayanma, müsâbereye en yakın terim de direnmedir.

İnsan olayların içyüzünü bilmez. Hoşuna gitmeyen şey hakkında hayırlı olabilir

كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَكُرْهٌ لَكُمْ وَعَسَى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَخَيْرٌ لَكُمْ وَعَسَى اَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَشَرٌّ لَكُمْ وَاللهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ: Hoşunuza gitmese de size savaş yazıldı (farz kılındı). Bazen hoşlanmadığınız bir şey, hakkınızda iyi olabilir ve hoşlandığınız bir şey de hakkınızda kötü olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara: 92/216)

 92/216. âyette de hoşlarına gitmese de savaşın, mü’minlere farz kılındığı; hoşlarına gitmeyen bazı şeylerin, yararlarına, hoşlarına giden bazı şeylerin de zararlarına olabileceği, işlerin içyüzünü ancak Allah’ın bildiği belirtilmektedir.

Evet, insan ne kadar bilgili olsa da onun bilgisi, ancak duyuların verilerine bağlıdır. Duyulara çarpan olaylardan gelir. Yargısı da görünüşlere göredir. Olayların iyi veya kötü olduğunu, bunlardan doğacak yarar veya zararları deney ile bilir. Çoğu kez bir olayı denemeğe imkân olmaz. Denemeğe kalkıldığı zaman da iş işten geçmiş olur. Hasılı insan, olayların dış yüzünü bilir, halbuki Allah, her şeyi yaratan kendisi olduğundan, her şeyin dışını da, içini de bilir. Bu bilgisi uyarınca insanın yararına olan şeyleri emreder, zararına olan şeyleri yasaklar. Onun emrettiği her şey, zahiren hoş görünmese de gerçekte hoştur. Savaş da görünüşte hoş değildir, çünkü insanın ölümüne sebebolabilir. Ama birkaç kişinin ölümüyle bir toplumun hürriyeti, şeref ve nâmusu kurtarılır. Ölenler de cennette ebedî diriliğe erişirler. Peygamberlere arkadaş olmak şerefine ererler. Gerçekten cihâd eden İslâm milletleri yükselmişler, cihâdı bırakınca dünya haritasındaki yerleri küçülmeğe başlamış, sonunda güzelim ülkeleri, yabancılar tarafından asırlarca sömürülmüştür. Cihâdı bırakmak yalnız cepheye gitmemek değildir. Düşmana karşı kuvvet hazırlamayı ihmal etmek, düşman atom bombası yaparken piyade tüfeğiyle yetinmek de cihadı bırakmak demektir. Bugün İslâm’ın karşısındaki emperyalist güçler aya giderlerken İslâm milletleri bir uçak dahi yapmaktan âcizdirler. Demek ki cihâdı, yani düşmana karşı cehdi bırakmış, uyuşmuşlardır.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş