BATIL BİR İNANIŞ HAKKINDA BİLGİLENME TALEBİ (1)
Salı, 01 Ekim 2019 00:00

BATIL BİR İNANIŞ HAKKINDA BİLGİLENME TALEBİ (1)

Sayın hocam eşim size bir mail atmış, ancak gidip gitmediğinden emin olamamış. Bu yüzden aynı yazıyı benim yazmamı istedi. Affınıza sığınarak yazıyı gönderiyorum.

Sayın Hocam ben 63 yaşında Şii bir ailenin kızıym. Bu yaşıma kadar Muharrem ve Sefer aylarının matem ayı olduğu,bu aylarda düğün, eğlence, yeni bir işe girme başlama, yeni bir eşya alma gibi konuların günah olduğu düşüncesiyle geldim böyle öğrendim.

Şimdi benim kızım nişanlı. Ekim ayının 2. yarısında düğün yapacaklar. Ancak Sefer ayı daha çıkmamış oluyor. Benim ailem bunun doğru olmadığını söylüyor.

Sizin beni bu konuda aydınlatmanıza ihtiyacım var.

Kızımın evleneceği kişi denizci. 2 ay gemiye  gidiyor, 1 bir ay evde kalıyor ekim ayını bu nedenle düşünüyorlar.

Saygılarımla...

Cevap: Hangi aileden veya mezhepten olursanız olun, dinin hükmü mezheplerce değil Kur'ân ve Hz. Peygamber'in sağlam sözleriyle belirlenir. Kur'ân her türlü hurafeyi kaldırmıştır. Şum tutmak, bazı ayları veya günleri uğursuz saymak İslâm'a aykırıdır. Yılın her gününde meşru olan her iş yapılabilir. Sefer ayında da ve her ayın her gününde de nikâh kıyılabilir, düğün yapılabilir. 

Ancak Araplar dört ayı Haram ayı kabul eder ve onlarda savaşmayı haram sayarlardı. Çünkü güvenliğin olmadığı o zamanlarda bu dört ayı, güvenlik zamanları kabul ederler, böylece güven içinde seyahat edebilirlerdi.  Kentler arasında güvenlik içinde, serbestçe gidip gelebilmek için dört ayı harâm (dokunulmaz, kutsal) kabul etmişlerdi. Bunlardan üçü ard arda gelen ve hac ayları olan Zû'l-Ka‘de, Zû'l-hicce ve Muharrem. Receb ise tektir. Bu aylarda Irak'tan Yemen'den, Şam'dan, çeşitli bölgelerden insanlar kentlere serbestçe gidip gelebilir; Arap kabîleleri hac ibâdetlerini güvenlik içinde yapabilirlerdi. Kuşkusuz, ekonomik bakımdan bu dolaşım serbestliğinin, Araplara büyük yararı vardı.

Hurâfe, mantıklı tabanı olmayan, gerçek hayatla ilişkisi bulunmayan inanç ve uygulamalardır. İslâm’da hurâfe ve şirk kesinlikle yasaklanmıştır.

İslâm, aklın ve insan ruhunun gelişmesine engel olacak her türlü inancı kökünden kazımak istemiştir. Hurâfeler, bâtıl inançlarla ruhun ve aklın evhâm ve tereddütler içerisinde çalkanmasına izin vermemiştir. Kur’ân: “İşini onlara danış, karar verince de Allah'a dayan; çünkü Allah kendine dayanıp güvenenleri sever.” (Âl-i İmrân: 94/159) buyurmaktadır.

(devamı yarın..)