TÜRKLERİN YARATILIŞ DESTANI HK. (1)
Çarşamba, 20 Şubat 2019 00:00

TÜRKLERİN YARATILIŞ DESTANI HK. (1)

Sayın hocam yazılarınızı düzenli okuyorum ve çok beğeniyorum. Doğru olanları sizin yazılarınızdan öğreniyoruz. Sayın hocam soracağım soruyu kesinlikle yanlış anlamayın. Türk destanları üzerinde araştırma yaparken Altay Türklerinin yaratılış destanını okudum. Destanda kısaca tanrı Bay Ülgen (bazen Kayra Han) insanı balçıktan yaratıyor. Ve onları bir adaya gönderiyor. Burada her türlü meyveyi yiyebiliyorlar. Ancak bir ağaçtaki meyveyi insanlara kesinlikle yememeleri gerektiğini emrediyor. Tanrı Ülgen'in Erlik adında daha önce yardım ettiği fakat kötülüğü yüzünden yanından kovduğu bir insan üstü yaratık var. Tanrı Ülgen'den intikam almak ve onun yarattığı insanları yoldan çıkarmak için adaya gidiyor ve insanlardan yasak meyveyi yemelerini istiyor. Adada bulunan Doğanay ismindeki insan, kesinlikle yemeyeceğini, tanrının onu yasak ettiğini söylüyor. Ancak Doğanay'ın eşi Ece, Erlik denen yaratığın oyununa gelerek yasak meyveyi yiyor ve daha sonra tanrı Ülgen bunları cezalandırıyor.

Bu destan İslâm'dan çok önceleri mevcut. Okuduğum zaman bana İslâm'daki insanın yaratılışı, Hz. Adem ile Havva'nın şeytanla aralarında geçen olayları anımsattı. Bu aradaki benzerlik konusunda düşünceleriniz nelerdir? İslâm dininden önce olması konusunda düşünceleriniz nelerdir? Ayrıca Türklere peygamber gönderilmiş midir? ...

Cevap: Yaratılış öyküsü Kur'ân'ın orijinal anlatımı değildir. Bu öykü Tevrat'ta daha ayrıntı ile yer alır. Belki ondan önce de vardı. Muhakkak ki aslı İlâhî olan dinlerden çeşitli inanışlara, efsaneleşerek geçmiştir. Bunların ayrıntısı bizi ilgilendirmez. Kur'ân'da anlatılana inanınırız ama bunun da yoruma ihtiyacı vardır. Anlatılan öykünün temel mesajı şudur:

İlk aşamasında insan henüz cinsel üreme yolunu bilmiyordu. Nefis onu kadınla birleşmeğe yönlendirdi. Çünkü insan, bulunduğu bahçede sonsuzluk arıyordu. Kendisinin ölümlü olduğunun farkına vardı. Fizik bedeniyle sürekli yaşamasının mümkün olmadığını anlayınca çocukları aracılığı ile adının sürmesini istedi. Kadın da onu kendisine çekti. Böylece cinsel birleşme ile üreme oldu. Bulundukları yer artık çocuklarıyla birlikte yaşamalarına yeterli olmadı. Yaşamaları için üretmeleri gerekiyordu. Oysa dağ başındaki ormanda üretim yapılamıyordu. Bunun için yüce Allah onların gönüllerine, düzlüğe inip yaşamlarını sürdürmeleri düşüncesini doğurdu. Daha önce ormanlık bölgede iken yukarıdan aşağı düzlüğe inip arttılar, tarımsal yaşama geçtiler. Tabii bu gelişim bir anda olmadı, binlerce yıl sürdü.

(devamı yarın..)